Kur’anı Kerim’e karşı görevlerimizi şu şekilde özetleyebiliriz:
- a) Kur’anı Kerim’in Allah kelamı olduğunu tasdik etmek.
Kur’anı Kerim insan sözü değil, Allah’ın gönderdiği son kitaptır.
Onun hem lafzı hem de manası mucizedir.
- b) Kur’anı Kerim’i öğmek
Kur’anı Kerim Allah kelamı olduğu için sözlerin en yücesi ve en güzelidir. Dünya ve ahirette mutluluğa götüren yol, hiç şüphe yok ki Kur’an’ın gösterdiği yoldur. Bunun için Kur’an’ı öğrenenler peygamberimiz tarafından övülmüş.
“En hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir.” buyrulmuştur. Peygamberimizin bu övgüsüne erişmek için ilk Müslümanlar inen Kur’an ayetlerini ezberliyor ve başkalarına da öğretiyorlardı.
Kur’an’ı öğrenmek, okumasını öğrenmek ve manasını anlamaya çalışmak demektir. Kur’anı Kerim’i hatasız okuyabilmek için tecvidini de öğrenmek lazımdır.
Namazın farzlarından biri de kıraattir, yani Kur’an okumaktır. Kur’an okumadan kılınan namaz sahih değildir. Bu itibarla namaz sahih olacak kadar Kur’an öğrenmek farzdır.
- c) Kur’anı Kerim’in söylediklerini yapmak.
Kur’anı Kerim’i okuyup öğrenmekten maksat, ayetleri üzerinde düşünmek ve buyruklarını yapmaktır. Kur’an bunun için nazil olmuştur.
Kur’anı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“(Ey Muhammed!) bu Kur’an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, aklı olanlar ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”
Bunun için her Müslüman, Kur’an okumasını öğrenmeli ve onun öğütlerine kulak vermelidir. Kur’an’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmadan, onun öğrettiği yüksek ahlak ile ahlaklanmaya çalışmadan yalnızca onu okumakla ona karşı olan görev yerine getirilmiş olmaz. Bunun örneği Kur’anı Kerim’de şöyle geçer:
“Yalan sözden kaçının” buyruluyor. Bu ayetleri okuyup da yalan konuşmaktan ve yalan yere şahitlik yapmaktan sakınmayan kimse istenileni yapmış ve Kur’an’a karşı görevini yerine getirmiş olmaz.