Konya’da Ahmedek denilen garnizon yapısının bulunduğu yerdeydi. XIII. yüzyılın başlarında inşa edildiği tahmin edilen bir Ahi Zaviyesi’dir. Banisi, I. Alâeddin Keykubad (1221-1237)’ın lâlâsı Abdullahoğlu Ruzbe’dir. Bu zatın Konya’da iki Hânkahı ile bir medresesi ve bir hanının mevcut olduğu belgelerde zikredilmektedir. Hânkahlardan birisi Konya Ahmedeği’nde, diğeri ise medreseyle birlikte Lâlâ Hânkahı olarak Konya kalesinin Ertaş kapısında gösterilmektedir. Ankara yolu üzerinde, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bitişiğindeki Ruzbe / Horozlu Han da bu hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Bunların vakıfları da ayrıdır. Lâlâ Ruzbe Hânkahı belgelerde Konya Ahmedeği’nin içinde gösterilmektedir. Ahmedek, müstakil olarak bir askerî yapıdır. İçinde farklı binaların bulunması mümkün değildir. Öyle ise Hânkahın bunun bünyesinde yer aldığı düşünülemez. Muhtemelen Ahmedek daha önce mevcut olan Hânkahın üzerine bina edilmiştir. Nitekim Kanuni dönemine (1520-1566) ait bir vakıf kaydında bu konuya açıklık getirilmiştir. Buna göre, “Hânkah kadîmden berü Ahmedek içinde kalup âyende ve revende munkatı‘ olmuşdur”. Yani daha önce burada bulunan Hânkah, üzerine Ahmedek yapıldığı için işlevini kaybetmiş; gelip giden kesilmiştir. Bu durumda Lâlâ Ruzbe Hânkahı Ahmedek yapılmadan önce burada bulunuyordu. Günümüzde yeri Mareşal Ortaokulu’nun hemen arka tarafında Konya Büyükşehir Belediyesi Katlı Otoparkı ve Müzesi’nin bulunduğu yer olmaktadır.
Lâlâ Hânkahı, daha XIII. yüzyılda Ahilerden alındı. Aslen bir Ahi ailenin çocuğu olup Mevleviliğiyle de meşhur Hüsameddin Çelebi’ye verildi. Konya Osmanlı sınırları içine alındığı sırada da Mevlevilere ait bir tekke idi. Ancak kullanılmayacak kadar haraptı. Bunun için vakıfları 7 Recep 926’da (23 Haziran 1520) Mevlâna Türbesi’ne ilhak olundu. Bundan sonra Lâlâ Ruzbe Hânkahı’nın vakıfları şahısların eline geçti. Vakfın gelirleri Hânkaha gelip geçenlere hizmet verilmesi için harcanılması gerekirken vâkıfın şartlarına aykırı olarak vakıfla ilgisi olmayanların eline geçti. Bunu önlemek için Karaman Beylerbeyisi Hüsrev Paşa ile Konya kadısı, vakfın gelirlerinin Konya’daki Sâhib Ata Hânkahı’na bağlanmasını merkezden bir arzuhalle istemişler, bunun üzerine hükm-i hümayunla Lâlâ Ruzbe Hânkahı’nın vakıfları Sâhib Ata Hânkahı vakıflarına ilhak edilmiştir. Daha sonraki Osmanlı vakıf kayıtlarında adının geçmediğine bakılırsa XVI. yüzyılın ikinci yarısında tamamen ortadan kalkmış olmalıdır.
Lâlâ Ruzbe Hânkahı’nın zengin vakıfları bulunuyordu. Bunlar Konya’ya bağlı Sahraniheyesi’nde Fıkralar, Sivrice Höyük köyleri ile Taraşçı çiftliği / mezrası; Konya’da Sahtiyan Budak’ta iki, Hızır Mescid’de, Buzluk önünde, Ahmedek başı ile Horsa Malı’nda birer parça yerdir. 1530’dan sonra Hânkahın vakıflarına yenilerinin eklendiği görülmektedir. Buna göre, Sahra nahiyesine bağlı Karalar köyü malikânesi, Ağa yer mezraası, yine aynı nahiyeye tabi Dinek köyü, Konya nahiyesine bağlı Boruca köyü malikânesi ile Tarak Kilisesi yakınında Lâlâ yerinde, Yenitaş’ta, Yehdân yakınındaki Terazu’da, Sadran Balı’da birer kıta yerdir.
Yusuf KÜÇÜKDAĞ
KAYNAKÇA
Fatih Devrinde Karaman Eyaleti Vakıfları, s. 22; 888/1483 Tarihli Karaman Eyaleti Vakıf Tahrir Defteri, s. 42-43; Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri, s. 12, 13, 33; Karaman Vilâyeti Vakıfları, s. 103; Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, II, (çev.Tahsin Yazıcı), İstanbul 1993, s. 180; İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleriyle Konya Tarihi, Konya 1964, s. 793, 925; Tuncer Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, Ankara 1985, s. 95; Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtının Kuruluşu, Konya 1991, s. 116; Yusuf Küçükdağ, “Konya Kalesi’nin Ahmedek Bölümüne Dair”, Konya’nın Fizikî ve Sosyo-Ekonomik Yapısı, Makaleler, I, Konya 2004, s. 13-22; “Osmanlı Döneminde Konya’da Ahîlik ve Ahîler”, Türk Tasavvuf Araştırmaları, Konya 2005, s. 34.