Müslüman Affedici ve Hoşgörülüdür
“Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.” (A’râf, 7/199)
Af, kasıtlı veya kasıtsız olarak kötülük ve haksızlık eden, suç veya günah işleyen birini bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme anlamına gelen bir ahlak terimi olup İslam’ın müminlerde bulunmasını istediği önemli erdemlerden biridir. Allah (c.c)’ın en güzel isimlerinden (Esma-i Hüsna) biri de; kullarının günahlarını bağışlayan (Afüv)dır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Kuşkusuz Allah afüv’dür, gafur’dur (affecidir, bağışlayıcıdır).” (Hac, 22/60) buyrulmuştur. Ayrıca, Kur’an-ı Kerim’de Allah Tealâ’nın en çok tekrarlanan isimlerinin başında O’nun bağışlayıcı ismi gelmekte olup küfür ve şirkin dışındaki günahları dilediği kimseden bağışlayacağı bildirilmektedir (Nisâ, 4/48).
Hoşgörü ise, bir kimsenin kendisine kötülük edene aldırmaması, ondan yüz çe-virmesi, onu hoş görüp bağışlaması anlamına gelir; âyet ve hadislerde çoğunlukla af kelimesiyle birlikte kullanılır.
Mealini verdiğimiz bu âyette; Allah (c.c), Hz. Peygamber (s.a.s) aracılığı ile biz mü’minlere, bütün ilahî dinlerin üç temel ahlak kuralı olan; “affedicilik”, “iyiliği emretme” ve “cahillere aldırmama” gibi prensipleri hatırlatarak bizlerin bu güzel va-sıflarla iç içe olmamızı istemektedir. İlgili ayette; insani ilişkilerde kişinin kolaylaş-tırıcı olması, suç ve kusurlarını bağışlayarak onları affedip sıkıntıdan kurtarması ve onlara maddi-manevi yardımlarda bulunarak fedakârlık örneği sergilemesi, kısacası hoşgörülü olması öğütlenmektedir.
Yapılan yanlış harekete karşı gösterilecek tepkilerin çeşitleri çok olmasına rağ-men, af yolunu seçmek, kâmil insan olmanın en önemli göstergelerinden biridir.
Affı seçtikten sonra, iyi olanı emretme imkânını da yakalayabiliriz. Âyette verilen üçüncü emir ise, cahillerden yüz çevirmektir. Bunun anlamı, kötüye bulaşmamak, kötülere denk olmamak, onların seviyesine düşmemektir. Cahil insanlar kötü sözler söylerler, onların bu sözleri müslümanları asla etkilemez, onlar cahillerin seviye-sine düşmezler. Çünkü “İnananlar, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler” (Mü’minûn, 23/3).
Konumuzla ilgili olan bu ayet nazil olunca Hz. Peygamber (s.a.s), kendisine va-hiy getiren Cebrâil (a.s)’e bu ayetin açıklamasını sorduğunda Cebrail (a.s), “Allah Tealâ, sana haksızlık edeni bağışlaman, sana vermeyene vermen ve seninle ilgisini kesen-lerle ilgilenmeni emrediyor” dedi (Alûsi, Ruhu’I-Maâni, 9/147).
Affetmek, iyiliği emretmek ve cahillerden yüz çevirmek, İslam’ın ahlakî değer ve eylemlerini oluşturmaktadır. İslam ahlakının evrensel boyutta üç temel direğini oluşturan bu emirler hepimiz tarafından hayata geçirildiğinde nasıl bir toplum olu-şacağı da aşikardır.
Cahiliye toplumunda kötülüğü kötülükle karşılamak genel bir anlayış ve uygu-lama idi. Bunun aksine davranış, çoğunlukla zayıflık ve âcizlik işareti sayıldığından insanlar affetmekten ziyade cezalandırma yolunu seçerlerdi. Buna karşılık Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın affediciliği çeşitli vesilelerle dile getirilerek affın ilâhî bir sıfat ve yüksek bir meziyet olduğu ortaya konmuştur. Kur’an-ı Kerim’e göre; “Bir kötülüğün karşılığı onun gibi (denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükâfatı Allah’a aittir” (Şûrâ, 42/40). Bu sebeple müslümanlar bu erdemi benimseyip uygula-maya çağırılırken “Onlar bağışlasınlar, hoş görsünler; Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz!” (Nûr, 24/22) buyrulmuştur.
Hoşgörü ve affedicilik konusunda Hz. Muhammed (s.a.s) bizler için en güzel örnektir. Resûl-i Ekrem’in kısa sürede İslam dinini tebliğ etmesindeki başarısı, onun davranışlarındaki inceliğe, yumuşak kalpli olmasına bağlanmış ve kendisine ba-ğışlayıcı olması öğütlenmiştir (Âl-i İmrân, 3/159). Bu sebeple af ve hoşgörü, eğitimin vazgeçilmez ilkeleri arasında gösterilmiş ve eğitim metotları bu ilkeler ışığında geliştirilmiştir.
O halde, bizlere yakışan, insani ilişkilerimizin her safhasında muhataplarımıza kolaylık göstermemiz; dinen bir sakınca veya engel olmadığı sürece hoşgörülü olup bağışlamayı âdet edinmemiz; insanların kusur ve hatalarını görmezlikten gelmemiz; kötülüğe kötülükle karşılık vermememiz; eğer kamu vicdanını rahatsız edecek, hak-ları çiğnenecek, toplumun zararlarıyla sonuçlanacak bir durum yoksa suçluyu affet-memiz, toplayıcı, barıştırıcı ve birleştirici olmamız, kardeşlik bağlarımızı geliştirme-miz, kin ve öfkemizi yatıştırıp bu güzel hasletleri kendimize şiar edinmemizdir.