Hz Lut ve Kavmi
“Şöyle dediler: Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik.” (Hicr, 15/58)
Hz. Lût Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerdendir. Hz. İbrahim’in kar-deşi Hârân’ın oğludur. Filistin yakınlarında bulunan Lût gölü civarındaki Sedum (Sodom) halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Buradaki halka Hz. İbrahim’in dinini tebliğ etmekle görevlendirilmiştir.
Hz. Lût’un peygamber olarak gönderildiği Sedum halkı ahlaken çirkin ve kötü suçu işliyorlardı. Bunlar, cinsî sapıklık içerisindeydiler. Eşleri kadınları bırakıp er-keklerle düşüp kalkıyorlardı ki bu gün buna livata-homoseksüellik denmektedir. Hz. Lût, halkını bu çirkin davranışlarda bulunmamaları konusunda uyarmış, onlara daha önce hiçbir topluluk tarafından yapılmayan, kadınları bırakıp da erkeklerle ilişki kurma davranışını terk etmelerini, bunun bir aşırılık (A’râf, 7/80-81) ve cahillik (Neml, 27/55) olduğunu söylemiş; yine büyük bir azgınlık göstergesi olan yol kesme eylemlerine de son vermelerini istemiştir (Ankebût, 29/29).
Hz. Lût eşi dâhil hiç kimseye söz geçirememiş, kavmi tarafından yalanlanmıştır. Hatta halkı Hz. Lût’u, onları eleştirme ve ikazlarından vazgeçmediği takdirde sürgün etmekle tehdit etmişler (Şu’ara, 26/167); onun davetiyle alay ederek, peygamberlerini yalanlayan tüm toplulukların söylediği gibi, şayet söyledikleri gerçekse kendilerine azap getirmesini istemişlerdir (Ankebût, 29/29). Bunun üzerine Hz. Lût, “Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar” (Şu’ara, 26/169) diyerek yüce Yaratanımızdan yardım istemiştir (Ankebût, 29/30).
Hz. Lût ve kavmi arasında yaşanan bu olayların ardından yüce Rabbimiz Hz. Lût’un kavmini cezalandırmak üzere elçi melekler göndermiştir. Melekler önce ço-cuk müjdesi vermek için Hz. Lût’un amcası Hz. İbrahim’e uğramışlar, daha sonra Lût kavmine gitmişlerdir. Hz. İbrahim ile elçi melekler arasındaki konuşma başta okuduğumuz ayet ve devamında yüce Kitabımızda şu şekilde dile getirilmektedir: Bunun üzerine Allahu Teala, Hz. Lût’un öğütlerine ve davetine uymayan kavmini yok etmek üzere “elçiler” (melekler) görevlendirdi. Melekler, önce Hz. İbrahim’e uğradılar ve orada Hz. Lût’un kavmini cezalandırmak üzere geldiklerini söylediler. Hz. İbrahim’in Hz. Lût’un da o kavmin içinde bulunduğunu söylemesi ve endişe duyması üzerine melekler, karısı hariç Hz. Lût ve ailesinin bu cezalandırmadan et-kilenmeyeceğini söylediler (Ankebût, 29/31-32).
Melekler Hz. İbrahim’in yanından ayrılıp Hz. Lût’un bulunduğu kasabaya gi-dince Hz. Lût onların kim olduğunu bilemedi ve kavminin bu misafirleri taciz et-mesinden endişe ettiği için gerginlik ve sıkıntı yaşamaya başladı (Hûd, 11/77). Daha sonra endişe ettiği durum başına geldi ve misafirlerin geldiğini duyan azgın halk gelerek (Hicr, 15/67) Hz. Lût’un misafirlerine cinsel tacizde bulunmaya başladılar (Ka-mer, 54/37). Bunun üzerine Hz. Lût onlara, kendisini misafirlerinin yanında mahcup etmemelerini, Allah’tan korkmalarını söylemiş (Hicr, 15/68-69); şayet isterlerse kendi kızlarını onlara nikâhlamayı önermiştir (Hûd,11/78). Gözü dönmüş halk, Hz. Lût’un bu teklifini geri çevirmiş, azgınlıklarına devam etmişlerdir. Hz. Lût’un, sığınacak bir yer arayacak kadar darda kalması (Hûd, 11/80) üzerine melekler kendilerinin Allah’ın elçisi olduğunu belirtip bu azgın topluluğun hiçbir zarar veremeyeceğini söylemiş-ler ve onu sakinleştirmeye çalışmışlardır (Hûd, 11/81).
Bütün bu yaşananların ardından artık Allah’ın azabının vakti gelmişti. Elçiler Hz. Lût’a, eşi hariç aile bireylerini alarak geceleyin bulunduğu şehirden ayrılmala-rını istediler. Zira inanmadığı için Hz. Lût’un eşi de Allah’ın azabına uğrayanlardan olacaktı (Hûd, 11/81). Daha sonra yüce Rabbimizin emri gerçekleşti ve yığın yığın yağan sert taşlarla Hz. Lût’un kavmi helak edildi (Hûd, 11/82-83). Yüce Kitabımız, bu cezalandırmada gerçekleri görebilen insanlar için ibretler olduğunu belirtmekte, he-lak edilen o şehrin kalıntılarının hâlâ durmakta olduğunu haber vermektedir (Hicr, 15/73, 77).
Hz. Lût’un bu kıssasından almamız gereken önemli dersler vardır. Öncelikle yaşantımızda Sünnetullah diye ifade eden yüce Allah’ın koyduğu prensiplere uy-gun hareket etmemiz gerekir. Zira aynı cinsten insanların cinsel birliktelik yaşaması Allah’ın koyduğu temel kurallara aykırı olup insan haysiyet ve şerefiyle bağdaşma-yan bir durumdur. Bu durum tarihte bir toplumun toplu olarak cezalandırılmasına vesile oluyorsa bunun ne derece büyük bir günah olduğunu bilmemiz gerekir. Ya-panları da toplum olarak düzeltmek için elimizden geldiğince çaba sarf etmemiz ge-rekir. Öte yandan insan her ne kadar mahlûkatın en şereflisi olarak yaratılmışsa da sınır tanımazlığın onu nerelere götüreceği bu kıssada açıkça ortaya çıkmaktadır. Hz. Lût kıssasında olduğu gibi tarihte toplu olarak helak edildiği bize yüce Kitabımızda haber verilen diğer toplumların da suçları farklı olsa bile ortak noktalarının sınır tanımazlık olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden davranışlarımızda aşırıya gitmemeli, haram helal sınırının dışına çıkmamalıyız.