Ramazan Tembihnamesi ve Osmanlılarda Ramazan Gelenekleri!
Ramazan ayının teşrifi Müslüman toplum ve mümin gönüllerde tarih boyunca büyük bir heycan ve sevinç ile karşılanmıştır. Öyle ki oruç ibadetinin farz kılınması ile birlikte bu İbrahimi gelenek, başta Hz Peygamber ve sahabenin şahsında olmak üzere tüm müslümanların en sevdiği ve gelişini dört gözle beklediği bir ay olmuştur. Müslüman toplum ve aileler Ramazan ayının gelişini kendilerine has hazırlıklar ile beklemiş ve bu mübarek ayın imani boyutta verimli geçmesi için azami gayret sarfetmişlerdir.
Müslümanların Ramazan ayının gelişine dair hazırlıkları ve bekleyişleri sadece bireysel boyutta sınırlı kalmamıştır. Din görevlileri başta olmak üzere hazırlıklar erkenden başlar, mescid ve camiler hazırlanır, ev hanımları da evlerinde şahsi hazırlıklarını yapmaya başlar, esnaf da işyerlerinde gerekli hazırlıklara girişirdi. Ramazan ayı yaklaşırken halk nezdinde süren bu hummalı hazırlık sadece toplum ile sınırlı kalmamaktaydı. Özellikle devlet nezdinde de Ramazan ayna has birtakım hazırlıklara başlanır ve özel önlemler alınırdı. Bilhassa bu hazırlıklar muhtelif kültürel ve dini etkinlikler olmakla birlikte siyasi, ekonomik ve sosyal bir takım hazırlıklarda söz konusu olmuştur.
İslam devletleri kendi dönemlerinde Ramazan ayının gelişi hususunda birkaç ay öncesinden başlayan hazırlıklar içerisinde olmuşlar, Ramzan ayının toplum nezdinde bereketli, huzurulu ve afiyette geçmesi için özel çaba sarf etmişledir. Özellikle müslüman hükümdar ve devlet yöneticileri Ramazan ayının gelişine yakın yayınladıkları yazılar ile Ramazan ile ilgili önemli hazırlıkları başlatmışlar, gerekli önelemlerin alınmasını sağlamışlardır.
Türk – İslam medeniyetinin zirve döneminin temsilcisi olan, döneminde İslam medeniyetinin yaşatıcısı ve taşıyıcısı olma vazifesini layıkıyla yerine getiren Osmanlı Devleti’nde de Ramazan ayının teşfiri hususunda önemli hazırlıklar aylar öncesinden başlamakta ve tertip edilmekteydi.
Osmanlı ülkesinde Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte devlet içerisinde başta saray olmak üzere devlet erkanı ve devlet dairelerinde heycanlı ve özel bir koşuşturma yaşanırdı. İmparatorluk coğrafyasında özellikle de Dersaadet olan İstanbul’da Ramazan aynın huzurlu ve sıkıntısız bir şekilde geçmesi için gereken bütün tedbirler düşünülür ve tembihler yapılırdı. Başta padişah olmak üzere sadrazam ve diğer devlet erkanı yazdıkları hattı hümayunlar olmak üzere emirler verirlerdi.
Bu hususta Ramazan ayının balangıcına doğru Şaban ayı sonunda “Ramazan Tembihnameleri” yayınlanırdı. Arapça, uyarma, uyandırma manasına gelen tembih ile Farsça; kitap ve mektup manasında gelen nâme kelimelerinin birleşiminden oluşan Tembihname, Osmanlı devletinin Ramazan öncesi halka, ahlaki ve dini uyarılarda bulunduğu yazılara denilmekteydi.
Bu tembihnameler dini, siyasi ve ekeonomik birçok uyarıları barındırmaktaydı. Ramazan ayında halkın açlık çekmemesi için yeterli hammadde temininden tutun da esnafın fiyatları makul seviyede tumasına kadar giden ekonomik uyarıları bulunmaktaydı. Fiyatlar belirlenir, fırıncılar, kasaplar gibi önemli gıda ihtyacını temin eden yerler sürekli izlenirdi. Halkın Ramazan ayında et sıkıntısı çekmemesi için başkente ülkenin muhtelf yerlerinden koyunlar getirtilirdi. Fiyatlar ramazan gelmeden esnfa bildirilirdi ve fiyatlara sınır konulurdu.
Ekonomik uyarılar ve önemlemler dışında tembihnamelerde halkın ramazan ayında nasıl davranması gerektiği, kadınların giyiniş şekilleri, akşam eğlencelerinden sonra en geç hangi saatte eve dönmeleri gerektiği, erkeklerin kumar oynamaması ve ser-hoşluk verecek şeyler kullanmaması hususunda uyarılarda bulunulmaktaydı. Özellikle Ramazan ayında kadınların muhtelif etkinliklere katılması men edilmez, teravih namazlarına iştirak etmeleri sağlanırdı. Sadece kyafet hususunda uyarılarda bulunulur ve geç saatlere kadar vakit geçirmeleri istenmezdi.
Bu tenbihnameler II. Mahmut döneminden itibaren Takvim-i Vekayi gazetesinde yayınlanmaya başlanmış ve halka kitapçık olarak da dağıtılmıştır. Tenbihnameler sokakta halka okunur, camilerede vaizler tarafından cemaate, mahallelerde bekçiler tarafından sakinlere ve hanlarda ise işletmeciler tarafından çalışanlara ilan edilirdi.
Müslümanlara uyarılarda bulunulduğu gibi gayrı müslimlere yönelik ikazlarda yapılmaktaydı. Özellikle dini özgürlüğün sağlanması gerekçesi ile gayri müslim tebaaya, müslüman halkın bulunduğu ortamlarda yeme ve içme faailyetlerinde bulunmamaları tembihlenirdi. Aynı şekilde gayrı müslimlerin oturduğu mahallelerde rahatsız edilmemeleri için davul çalınmaması gerektiği ilan olunurdu. Müslüman ve gayrı müslim halkın ramazan ayında huzurlu ve barış içerisinde yaşadığı ve bazı gayrı müslim esnafın gündüz vakitlerinde kepenkler indirdiği görülmekteydi.
Osmanlı arşiv kayıtlarında ulaşabildiğimiz sultan Abdülmecid döneminde hazırlanan bir tembihname bize tenbihnameler ve içeriği hakkında yazımızda bahis ettiğimiz hususları açık bir şekilde göstermektedir:
“Padişahımızın bazı camileri teşrifi ihtimal dâhilinde bulunduğundan herkes vazifesini en iyi şekilde ifa ede ve saygıda kusur etmeye. Ramazan’da her zamankinden daha dikkatli ve edepli davranıla. Kurallara uyula. Camilerde ve ötede beride oturanlara karışılmazsa da özellikle çarşı içinde, Bayezid’de ve Şehzadebaşı’na giden güzergâhta yol üzerinde dükkânlarda oturulmaya. Geceleri büyük caddelerde iskemle ile sokak aralarında ve halkın geçip gitmesine engel teşkil edecek şekilde oturulmaya. Araba aralarında dolaşıp arabalı ve arabasız gelen geçen kadınlara edep dışı davranılmaya ve arabalar Bayezid ve Şehzadebaşı’nda Sokak ortalarında durmaya. Kadınlar Sultanahmet, Şehzadebaşı ve Laleli Camii dışında diğer büyük camilere girmeye ve ayrıca namaz vakti haricinde vazifeliler haricinde buralara erkekler de girmeye. Kadınlar akşam ezanına bir saat kala evlerine döne ve iftardan sonra arabalı veya arabasız hiçbir surette sokaklarda dolaşmaya. Herkes her zaman olması gerektiği gibi özellikle Ramazan’da camilere gele, işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden başka kimseler teravih namazında dükkânlarda oturmaya. Herhangi bir sıhhî özrü bulunmayanlar oruç tuta, bulunanlar da alenî bir şekilde oruç yemeye. Her zaman temizliğe dikkat edile ve bilhassa Ramazan’da buna daha çok dikkat edile, sokak ortalarına öteye beriye çöp dökülmeye… Bu tembihleri memurlar suret-i katiyede takip edecekler. Ola ki tembihe aykırı hareket edenler görülürse cezalandırıla!”
Tenbihnameler müslüman bir devletin sorumluluğunun ve ince medeniyet telakkisinin en somut örnekleridir. Bu hazırlıklar Ramazan ayının kutsiliği hususunda devletin ve halkın gösterdiği ehemmiyetin derecesinin bir ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ramazan ayının bereketli, huzurlu ve afiyette geçmesi bireysel imani bir mesele olduğu gibi aynı zamanda da İslam devletlerinin devlet felsefesinin ve sosyal devlet anlayışının en önemli meselelerinden biri olmuştur. Ramazan ayı sadece bir ay olarak düşünülmemiş ve sınırlandırılmamış, Ramazan ayı İslam devletlerinde Ramazanın başlangıcından aylar öncesinden başlamıştır diyebiliriz.