Öldükten sonra dirilen insanların toplanacağı yer demektir. Kabirlerinden kalkacak olan insanların mahşer yerine gelmeleri kolay olmayacaktır. Dünyadaki ibadet ve iyiliklerine göre bir kısmı en süratli bir şekilde mahşer yerine gelirken, yaya olarak hatta yüz üstü sürünerek gelecek olanlar da vardır.
Mahşer yerinde toplanan insanların bir kısmı Arş’ın gölgesinde gölgelenecek, bir kısmı da günahları nisbetinde terlere boğulacaklardır.
Kıyamet günü öyle bir gündür ki bugünün dehşetinden peygamberler bile Allah’a sığınmışlardır.
Bugün herkese kendi derdi yetecek, yanı başında bulunacak en yakını ile bile ilgilenme imkânı bulamayacaktır.
“O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır. O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir. Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar, kâfirlerdir, günahkârlardır.”
Kıyamet günü, ödül ve ceza günüdür. Allah’a inanıp O’nun buyruklarına uyanlar ve yasaklarından sakınanlar, o gün Allah tarafından ödüllendirilecek, inanmayanlar ise cezalandırılacaklardır. İnsanın dünyada yaptığı en küçük iyilik karşılıksız bırakılmayacak, zerre kadar kötülük de unutulmayacaktır. Kur’anı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”
O gün müminler sevinecek, kâfirler ise “Keşke toprak olaydık” diyeceklerdir.