“Meryem oğlu İsa, ‘Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın’ dedi.” (Maide, 5/114)
Bu sure, 112-115. âyetlerde söz konusu edilen ve havârilerin isteği üzerine Hz. Îsâ’nın gökten bir “yemek sofrası” indirilmesi için dua etmesi nedeniyle Mâide adı-nı almış olup Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. yılında veya 7. yılın başlarında vahyolunmuştur. Bu nedenle, bu anlaşmadan doğan sorunları da ele almaktadır.
Hudeybiye anlaşmasından önce Müslümanlar, henüz Müslüman olmayan Ku-reyşle girdikleri amansız mücadele nedeniyle İslam’ın mesajını yaymaya fazla vakit ayıramamışlardır. Bu durum; bir yenilgi gibi görülmekle birlikte, gerçekte, kazanı-lan bir zafer olan Hudeybiye anlaşmasıyla ortadan kalkmıştır. Müslümanlar bu za-ferin sonucunda yalnızca kendi topraklarında sükûna kavuşmakla kalmayıp, aynı zamanda çevre bölgelere mesajlarını götürme fırsatını da bulmuşlardır. Bu arada Hz. Peygamber (s.a.s), İran, Mısır ve Roma (Bizans) hükümdarlarına İslam’a davet maksadıyla mektuplar göndermiştir. Yine bu dönemde İslam davetçileri kabileler arasında yayılıp, onları Allah’ın gönderdiği son dini kabule çağırmışlardır.
Bu dönemde bir başka gelişme daha olmuş, İslamî bakış açısı ve İslam’ın il-kelerine uygunluk içinde bir İslam medeniyeti doğmuştu. Diğer medeniyetlerden bütünüyle farklı, Müslümanları ahlakî, sosyal ve kültürel bakımlardan gayrimüs-limlerden açıkça ayıran bir medeniyetti bu. Müslümanların sahip olduğu bütün yerleşim birimlerinde camiler yapılmıştı. Cemaatle namaz yerleşmiş ve her yer-leşim bölgesi ve kabile için bir yönetici atanmıştı. Yeni baştan düzenlenmiş olan ticaret ve alış-veriş biçimleri eskilerinin yerini almıştı. Evlenme ve boşanma, kadınerkek ayırımı, zina, iftira ve benzeri suçların cezalarıyla ilgili hükümler Müslüman-ların sosyal hayatına yeni bir şekil vermişti. Sosyal davranış biçimleri, konuşmaları, giyimleri, yaşayış şekilleri, kültürleri vs. kendine özgü apayrı bir kalıba girmişti. Bütün bu değişimlerin sonucu olarak, Müslüman olmayanlar, Müslümanların artık bir daha eski durumlarına döneceklerini umamıyorlardı.
Mâide suresi şu üç ana konuyu ele almaktadır:
1) Müslümanların dinî, kültürel ve siyasal hayatlarıyla ilgili hükümler, talimatlar: Bu bağlamda, hac yolculuğuyla ilgili hükümler manzumesi ortaya konur;
Allah’ın emirlerine tam bir saygı emredilir ve Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişile-cek her türlü engelleme ve müdahale yasaklanır. Yiyecekler konusunda neyin helal, neyin haram olduğuyla ilgili kesin hükümler ve düzenlemeler getirilir ve İslam ön-cesi toplumun koyduğu yanlış uygulamalar kaldırılır. Kitap ehlinin yemeğini yeme ve kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler ve düzenlemeler ortaya konur. İsyan, kamunun huzurunu bozma ve hırsızlıkla ilgi-li cezalar belirtilir. İçki, kumar mutlak anlamda yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şahitlik konusunda yeni ilâveler yapılır.
2) Müslümanlara uyarılar:
Allah Müslümanları, adaletli olmaları ve kendilerinden önce geçen kitap ehli-nin hatalarına düşmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarmaktadır. Mü’minlere, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edip emir ve yasaklarına riayet etmelerini emrederek, itaat etmeyen Yahudi ve Hıristiyanların karşılaştıkları kötü akıbetlere uğramamaları konusunda ikazda bulunmaktadır. Ayrıca, surede İslam toplumu nifaka (münafık-lığa) karşı uyarılmıştır.
3) Yahudilere ve Hıristiyanlara uyarılar:
Surede Yahudiler yanlış tavırlarına karşı yeniden uyarılmakta ve doğru yolu izlemeye çağrılmaktadırlar. Aynı şekilde Hıristiyanlara da ayrıntılı bir davet yapıl-maktadır. İnançlarındaki yanılgılar açıkça belirtilmekte ve kendilerine Hz. Peygam-ber (s.a.s)’in yol göstericiliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulmakta-dır. Burada hemen belirtelim ki, Mecusîlere ve komşu ülkelerdeki putperestlere doğrudan bir çağrı yapılmamaktadır. Çünkü onların durumları müşrik Araplara yapılan seslenişlerle zaten ortaya konulmuş, kendilerine ayrıca seslenmeye gerek kalmamıştır.
Bu üç maddenin dışında Maide suresi, İslam toplumunun dinî ve ahlaki yapı-sının şekillenmesi için Nisa suresinde verilen talimatların devamı niteliğinde olan hükümleri içermektedir. Surede Müslümanlar, tüm yükümlülüklerini gözetip ye-rine getirmeye yöneltilmekte, bu amaç doğrultusunda Müslümanları eğitmek için yeni yeni düzenlemeler getirilmektedir.