Mukam şekliyle okunursa, oturulan, ikamet edilen yer, makam olarak okunursa, ayağın bastığı yer, topluluk, oturulan yer, vs. gibi anlamları bulunan Arapça bir kelime, ism-i mekan. Velilerin mezarlarına veya hatıralarını taşıyan yerlere bu ad verilir. Makâm-ı ibrahim gibi. Mevlânâ’nın türbesinin girişinde bu manada olmak üzere şöyle bir beyt vardır:
Ka’betü’l-Uşşâk bâşed în makam
Her ki nakıs âmed încâ şod temam.
Yani:
Bu makam âşıkların Ka’be’sidir.
Buraya noksan gelen tamam olur.
Mezarı Aksaray’da olan Somuncu Baba’nın Darende’de makamı vardır.
Birisi, bir başka yerde vefat ederse, memleketinde veya hatırasını taşıyan bir yerde, ruhuna Fatiha okunmak ve onu anmak üzere yapılan merkada “Makam” denir. Bektaşîlerde, ocak, baba postu, gayb erenleri postu gibi makamlar vardır.
Yine bir tanıma göre makam şudur: Kulun tekrar etmek suretiyle kazandığı ve kendisinde özellik haline getirdiği edebler ve ahlâk veya kulun riyazet ve mücehede ile ulaştığı dereceye makam denir. Haller vehbî (yani Allah vergisi iken), makamlar kesbî (yani kulun çabasıyla)dır. Hal geçici, makam süreklidir. Kâşânî, içinde bulunulan bir makamın hakkı yerine getirilmediği takdirde, kulun yükselemeyeceğinden bahseder.