“Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber’ diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/40)
Sevgili Peygamberimiz, kendisine Cebrail vasıtasıyla ilk vahiy geldiği andan iti-baren İslamiyet’i tebliğ etmeye başladı. Peygamberimiz bu görevi yerine getirirken, kendisinden önceki peygamberler gibi insanların düşmanlıklarına maruz kaldı. Daha önceleri kendisine “Muhammedü’l-Emin” ismini verenler, menfaatleri zarar göreceği için peygamberliğini reddediyor, bununla da kalmayıp kendisini alaya alı-yor ve çeşitli eziyetlere maruz bırakıyorlardı. Müşrikler Mekke’de, Allah’ın elçisine ve ona inanan bir avuç Müslüman’a her türlü işkence ve zulmü yapıyorlardı. Bu da yetmiyormuş gibi Müslümanlara üç yıl süren boykot uyguladılar. Müslümanların en büyük destekçisi olan Hz. Peygamber’in amcası Ebu Talip ölünce de müşrikler iyice çığırından çıktılar ve Müslümanlara adeta nefes aldırmamaya başladılar.
Bu kadar eziyet ve ıstırap içerisinde artık Mekke’de ikamet edilemeyeceğini anla-yan Peygamberimiz (s.a.s) Tâif’e giderek İslam’ı orada yaymaya çalıştı, ancak burada da çok sert bir tavırla karşılaştı ve Mekke’ye geri döndü. Peygamberimiz Müslüman-lar için daha güvenli bir yer arama düşüncesindeydi. Bu amaçla, Akabe’de Medineli bir grup insanla tanıştı ve onları İslam’a davet etti. Medineliler Müslüman olunca onlarla “Akabe biatları” denilen anlaşmalar yaptı.
Medine’nin iki güçlü kabilesi Evs ve Hazrec, Müslümanlara kucak açtı. Peygam-berimizi ve Müslümanları her ne pahasına olursa olsun koruyacaklarına dair söz verdiler. Ayrıca, inançlarını rahat bir şekilde yayma ve ibadetlerini serbestçe yerine getirme konularında Efendimize güvence verdiler. Bunun üzerine Mekkeli Müslü-manlar, sıkıntılarından kurtulmak ve ibadetlerini daha rahat yerine getirebilmek için gruplar hâlinde Medine’ye hicret etmeye başladılar.
Müşrikler Müslümanların Medine’de güçleneceklerini ve bu şekilde Mekke’ye geri döneceklerini düşünerek hicretten rahatsız olmaya başladılar. Bu sebeple, Daru’n-Nedve’de toplanıp, henüz Medine’ye hicret etmeyen Peygamber Efendimizi öldürme kararı aldılar. Kendisine zarar verileceğini Cebrail vasıtası ile öğrenen sev-gili Peygamberimiz, biricik arkadaşı Hz. Ebubekir’in evine gitti ve kendisi ile birlikte Medine’ye hicret edeceklerini haber verdi. Daha sonra da bir hafta süren kutsal yol-culuğu gerçekleştirdiler. Yolculuk esnasında mağarada saklanmışlardı. Kendilerini yakalayıp öldürmek için peşlerine düşen müşriklerin mağaranın ağzına kadar gel-diğini gören Hz. Ebubekir bir ara telaşlandı. Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir’e “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” buyurdu.
Ayet-i kerimeden anladıklarımız:
- Yüce Allah, her zaman bizimle beraberdir. Her hâlimizi görmekte ve bilmekte-dir. O halde, yersiz üzüntülere kapılmamalı, daima metin olmalıyız.
- Mevlamız, kendi yolunda olan ve kendi dinine hizmet edenleri, sıkıntılı du-rumlarında, göremediğimiz güçlerle desteklemektedir.