Tanbûrî Cemil Bey’in oğlu olan Mesud Cemil’in asıl adı Mesud Ekrem’dir. On yaşı civârında babasından aldığı kemençe ve solfej dersleriyle mûsıkî eğitimine başlamış, Mekteb-i Sultânî’de okurken Batı müziği ve keman eğitimi konusunda dersler almıştır. Erken yaşta babasını kaybeden Mesud Cemil, tanbur çalmayı ise babasının öğrencisi Refik Fersan’dan öğrenmiştir. Yenikapı ve Galata mevlevîhânelerinde mûsıkî kültürünü geliştiren, Dârülfünûn Hukuk Fakültesi’nde okurken Hüseyin Sâdeddin (Arel) tarafından Bern’e gönderilerek burada Batı müziği nazariyatı ve armoni eğitimi alıp viyolonsel bilgisini ilerleten Mesud Cemil, döndükten sonra Dârülelhan ve Gelenbevî Lisesi’nde mûsıkî öğretmenliği yapmış, 1926’da İstanbul Radyosu’nda program yapımcısı ve mûsıkî sanatçısı olarak çalışmaya başlamıştır. 1930’da Pertevniyal Lisesi’nde mûsıkî öğretmenliği yapan ve Ankara Radyosu’na gittiği 1938 yılında Klâsik Türk Mûsıkîsi Korosu’nu kuran Mesud Cemil, Nevzat Atlığ tarafından 20. asır Türk mûsıkîsinin toplu icrâda en büyük ustası kabûl edilerek babası ve Münir Nurettin Selçuk’la berâber mûsıkî târihimizin zirveleri arasında sayılmıştır.
Ankara ve İstanbul’da pek çok kurumda mûsıkî hocalığı yapan Mesud Cemil, yurtdışındaki pek çok toplantıya da katılmış, 1960’ta Paris’te UNESCO tarafından tertip edilen Çağdaş Bestekârlar Festivali’nde Türkiye’yi temsil etmiştir. Fazla bestesi olmamakla birlikte, kaleme aldığı pek çok eserle Türk mûsıkî târihine yaptığı katkılar çok büyüktür. 1934’te Medeniyet Tarihinde Mûsıki Âletleri ve Türkler’i yayınlamış, 1940 – 41’de eski yazıyla kaleme alınıp neşredilmemiş Tatbikatlı Türk Musıkisi Tarihi’ni hazırlamış, DTCF’nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü, 1945 yılında, 17 – 18. asırda yaşamış bir Mevlevî şeyhi, neyzen, şâir ve hattat olan Kutbün Nâyî Şeyh Osman Dede üzerine tahrîr ettiği lisans teziyle bitirmiş, ayrıca 1946’da babası hakkında tefrîka hâlinde kaleme aldığı Tanbûrî Cemil’in Hayatı adlı eseriyle de hem değerli bir kaynak hem edebî bir biyografi ortaya koymuştur. Bunların hâricinde İstanbul ve Ankara’da Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Hayat Dergisi, Radyo Mecmuası gibi pek çok mevkûte ile Ulus gazetesinde 200 civârında makâle yazmıştır. İlgi alanları çok geniş olan ve ölümünden kısa bir süre önce Ses dergisinin mülâkaatında spordan tiyatroya, tıp, hukuk gibi konulara uzanan ilgi çeşitliliğinin sebebini soran muhâbire, “Ben babam gibi sanatından başka bir şeye dayanmadan yaşayabilen, kendi kendine devlet kuran cinsten bir sanatkar değilim ki!…” cevâbını vermiş olmasına rağmen Mesud Cemil, özellikle kendi koro anlayışı içerisinde bu sanatın icrâına teknik, düzen ve modern bir anlayış getirmiş ve “klâsik koro”nun müessisi ve ayrıca radyo programlarıyla halk mûsıkîmizin tanıtılması çalışmalarının öncüsü olarak mûsıkî târihimizde önemli bir yer işgâl etmiştir.
Göktürk Ö. Çakır