Sözlükte “mezhep, gidilen yol” demektir. Terim olarak “bir dinin, bilginleri arasındaki yorum farklarından meydana gelen görüşleri” demektir.
İslam dininde de mezhepler vardır. Bunlar arasında temelde bir ayrılık yoktur. Hepsi de Kur’anı Kerim’i ve peygamberimizin sünnetini esas almışlardır. Ancak, hakkında açık ve kesin nass (ayet veya hadis) bulunmayan hususlarda bilginler ictihad etmişler, görüş bildirmişlerdir.
Peygamberimiz, Sahabilerden Mu’âz’ı (ra.) Yemen’e hâkim olarak gönderirken kendisine şöyle sormuştu:
—Yemen’de ne ile hükmedeceksin? Mu’âz,
—Allah’ın kitabı Kur’an ile hükmedeceğim, dedi. Peygamberimiz,
—Aradığını Kur’an’da bulamazsan ne yapacaksın, buyurdu. Mu’âz,
—Resulullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim, dedi. Peygamberimiz,
—Onda da bulamazsan ne yapacaksın, buyurdu. Mu’âz,
—Kendi görüşümle hükmedeceğim, diye cevap verdi. Mu’âz’ın bu cevabından peygamberimiz memnun oldu ve bundan ötürü Allah’a hamdetti.
Bundan anlaşılıyor ki bir olay hakkında Kur’anı Kerim’de ve peygamberimizin sünnetinde kesin bir ifade yoksa müctehid, ictihad ederek konuya çözüm getirir.
İctihad etme yetkisi olan bilginler, bir olay hakkında aynı görüşü ortaya koyabilecekleri gibi birbirinden farklı görüşler de belirtebilirler.
İşte, mezhepler, böyle hakkında açık ve kesin hüküm bulunmayan olaylardaki birbirinden farklı yorumlardan meydana gelmiş bulunmaktadır.