Devlet kurumunu her şeyin üstünde görerek onu din ile bir tutan eski tarih yazıcıları, genellikle yazdıkları tarihleri bahsettikleri memleketlerin veya milletlerin ismine izafe etmişlerdir. Onlar, devleti iktidar makamında bulunan hanedanın ismine izafe ederler, memleketi o ailenin ismiyle tanımlarlar, devleti teşkil eden veya devlete tâbi olan insanları da o sülalenin adıyla yâd ederlerdi. İktidar makamında bulunan hanedanın yıkılmasını en büyük bir hâdise kabul ederler, devletin çökmüş olduğunu zannederlerdi. İktidara gelen sülalenin ve hükümetin değişmesini çöküş ve devletin kurulması mahiyetinde görürlerdi. Artık bundan sonra devletin ismi, memleketin ismi, milletin ismi, ordunun ismi tamamıyla değişir, yeni hanedanın adıyla anılmaya başlardı. Mesela Türklerden bir şube olan Türkmenlerin İran ve Batı Asya’ya göçlerinden sonra kurdukları devleti, hanedanın ismiyle yani Selçuklu Devleti olarak yâd etmişler, Selçuklu ailesinin hükümran olduğu memleketlere; Selçuklu ülkesi, Türkmenlere de; Selçuklu Türkleri unvanını vermişlerdi. Selçuklu ailesi bir asırdan fazla Asya’da hükümran olduktan sonra parçalandı. Valiler isyan ettiler. Bu defa devletin ve milletin ismi her valinin mensup bulunduğu hanedanın ismine göre değişmeye başladı. İran’da Hâverizmşâh ailesi hükümran olduğu için oradaki devletin ismi; Hâverizm Devleti, memleketin ismi; Hâverizm ülkesine dönüşmüştü. Suriye ve Azerbaycan’da Atabek Devleti unvanı yaşamağa başladı. Anadolu’da ise yine Selçuklu ailesi iktidar mevkiinde olduğu için Selçuklu Devleti ismi devam etti. Hanedanlar değiştikçe devamlı olarak devletin, milletin, memleketin ismi de değişiyordu. Onun için her tarihçi mensup olduğu memleketin ve devletin tarihine başlangıç olarak zamanında iktidar makamında bulunan hanedanın saltanatının başlangıcını esas kabul eder, eski hanedanı kendinden saymaz, eski hükümeti ayrı bir devlet olarak telakki ederdi.
Bizim tarihçilerimiz de aynı telakki ve aynı zihniyet ile hareket ederek millî tarihimizi bir bütün halinde düzenlememişler, devlete müşterek isim vermemişlerdir. Yalnız eskiden Anadolu manasına gelen “Rum” unvanını arada sırada kullanarak padişahlara “Selâtini Rum (Anadolu Sultanları)” memlekete “iklimi Rum (Anadolu bölgesi)” veya sadece “Rum”, ordumuza “Leşkeri Rum (Anadolu Askeri)” demişlerse de devletin ismini yine hanedanlara nispet ederek Selçuklu Devleti, Karamanlı Devleti, Osmanlı Devleti tabirlerini kullanmışlardır.
“Rum” unvanı arada sırada bu şekilde kullanılmış ise de hanedan isimleri ondan kuvvetli olarak yaşamış, devlet ismi gibi memleket ve millet ismi de ona izafe edilmiş, özellikle tarihimizin ismi hanedanlara nispet edilmiştir.
Hicrî beşinci asır ortasından sekizinci asır başlarına kadar devam eden iki yüz elli senelik tarihî dönemimiz sırasında devletimizin ismi saltanat hanedanının ismiyle yani Selçuklu Devleti şeklindeydi. O tarihten sonra memleket parçalanmış ve iki asır kadar devam eden fetret devrinde ülkenin farklı yerlerinde nüfuz sağlayan ailelerin sayısınca hükümetler teşekkül etmiş ve her yerde başka bir “devlet” ismi zikredilmeye başlamıştır. Bu ailelerin içinde Osmanoğulları diğerlerinden daha fazla iktidar kurarak yavaş yavaş hepsini ortadan kaldırdı. Bu defa devletin ismi “Osmanlı Devleti” oldu. Devletin ismi gibi bütün kurumların ismi de hanedanın ismine uygun olarak değişmeye başladı. Eskiden Selçuklu, Karamanlı, Bayındırlı ismi taşırken şimdi “Osmanlı” adı diğerlerinin yerine kullanılır oldu.
Hâlbuki ortada değişen hiçbir şey yoktu, millet yine o millet, memleket yine o memleketti. Tarihçiler de bu tuhaf zihniyetle hareket ediyorlardı. VVII. asırlar arasındaki olayları nakleden tarihlere Tevârihi Âli Selçuk (Selçuklu Tarihleri), ondan sonraki dönemlerden bahseden tarihlere Tevârihi Âli Osman (Osmanlı Tarihleri) ismini veriyorlardı.
Osmanoğullarının nüfuz kurmalarından sonra bütün kurumların isimleri değişti. Tarihçiler, millî tarihimizin başlangıcını hanedanın teşkili olarak kabul ettiler ve eserlerini de buna göre yazmaya başladılar.
Osmanoğullarının uzun asırlar devam eden hâkimiyetleri esnasında vatanımızın ismi “Osmanlı ülkesi” unvanını almış ve Anadolu Türkünün fethetmiş olduğu memleketler Anadolu ile birlikte bu isim altında anılmaya başlamıştı.
Tanzimat’tan sonraki zaman zarfında “Osmanlı Ülkesi” ismi her taraftan genelleştirilmiş, açılan okullarda millî tarihimiz Osman Gazi’den başlatılarak okutturulmuş, Osmanlı hanedanından evvelki zamanların unutturulması için çok çalışılmıştır. Arada sırada Osmanlı hanedanından evvelki zamanlardan bahseden tarihçiler o zamanları benimsemeyerek, millî tarihimiz değilmiş gibi bahsetmişler, okuyucularına Osmanlılık fikrini telkine çalışmışlardır. Millî vatan mefhumu onların zihninde teşekkül etmemiş olduğu için Osman Gazi zamanında vatan hududunun Bilecik havalisine münhasır olduğunu zannetmişler ve Anadolu’nun –diğer beylerin idaresi altında bulunan– diğer bölgelerini yabancı ülkeler sayacak kadar dalalet göstermişlerdir. Aynı zamanda bu tarihçiler mesela Osmanoğlu ile Karamanoğlunun arasındaki olaydan bahsederken Osmanoğlunu “Bizim padişah” tabiriyle benimserken, Karamanoğlunu yabancı sayarlar.
Bu dalalet bu güne kadar devam etmiş ve halen tarihimiz “Selçuklu Tarihi”, “Osmanlı Tarihi” isimleri altında birbirinden tamamen ayrı iki milletin tarihi farz edenler bulunmaktadır.
Milliyet cereyanının bizde inkişafından sonra tarihimize Türk Tarihi ismi verilmeye başlandı. Türkler, Baykal Gölünden Avrupa içlerine kadar uzanan geniş sahaya dağılmış, farklı milletlerin bütünü olan büyük bir kavim olduğu için tarihimizi, Türk Tarihi şeklinde isimlendirmek maksadı ifade edemiyordu. Türk Tarihi denilince her şeyden önce bizim tarihimiz değil, belki Türkistan tarihi akla geliyordu. Eski düşünceyi miras alan ve bunu yeni akıma uydurmak isteyen bazı kimseler, millî tarihimizin ismini Osmanlı Türkleri Tarihi diye isimlendirmeye başladılar. Osmanlı Türkleri diye tarihte bir boy ve ulus yoktur. Türklerin ne kadar il ve ulusa bölündüğünü de bilmekteyiz. Eğer Osmanlı Türkü demekle Osman Gazi’nin aşireti olan dört yüz çadır halk kastediliyorsa o başka. Fakat Osmanlı hanedanının idaresi altında bulunan bütün Türklere bu ismi vermek büyük bir cesaret olur. Bunu ayrıca izah edelim: Bugün Kastamonu, Maraş, Diyarbekir halkına, Konya ahalisine Osmanlı Türk’ü dersek Sultan Selim ve Fatih zamanından önceki zamanlar için ne isim vereceğiz? Buralar o zamanlar İsfendiyaroğullarının, Zulkadiroğullarının, Akkoyunluların ve Karamanoğullarının elindedir; o zamanda bunlara İsfendiyarlı Türkü, Zulkadirli Türkü, Akkoyunlu Türkü, Karamanlı Türkü mü diyeceğiz? Murat Hüdâvendigâr zamanında tarihten bahsederken Anadolu’da otuz çeşit Türk’ten mi bahsedeceğiz? Daha önceki zamanlarda Anadolu’dan bahsederken ahaliye bu sefer de Selçuklu Türkü mü diyeceğiz? Şu halde milletimizin ismi hanedan isimlerine göre devamlı olarak değişecek, tarihimizin ismi de ona göre her gün değişecek, her gün yeni bir isim verilecek.
Demek oluyor ki Osmanlı Türkü, Selçuklu Türkü, Karamanlı Türkü anlamsız tabirlerdir. Bunun hepsi birdir. Bunları birbirinden ayırmak doğru değildir ve tarihimizin muhtelif devirlerine ait isimleri birbirinden ayırarak Selçuklu Tarihi, Osmanlı Tarihi gibi manasız sözleri kullanmak da tamamen anlamsızdır. Bir kere Selçuklu Türkü denilince ne kastediliyor? Tabi ki Selçuklu ailesinin yönetimi altında bulunarak bütün Asya’ya hâkim olan ve Anadolu’ya, Azerbaycan’a, Kafkasya’ya, Irak’a, Horasan’a, İran’ın değişik bölgelerine yayılan Türkmenler. Bir kere Türkmenlere Selçuklu Türkü demek yanlıştır, zira Selçuk ismi il veya ulus ismi değildir. Selçuk Han’dan önce bunlara ne demeliyiz? Selçukluların yıkılmasından sonra ne ad vermeliyiz?
Hulâsa Türk cemaat ve cemiyetlerini hanedan isimleriyle isimlendirmek bilimsel olmayan manasız bir harekettir. Bu böyle olduğu gibi tarihimizi de Selçuklu Tarihi, Osmanlı Tarihi, Karamanlı Tarihi vs. unvanlarla isimlendirmek de aynı şekilde bilimsel değildir. Osmanlı Türkleri adında bir millet mevcut olmadığı gibi Osmanlı Türkleri Tarihi de olamaz. O halde millî tarihimizin ismi nedir?
Türklerin dağıldığı farklı ülkeler ve uluslar muhtelif zamanlarda dünyanın birçok bölgesine göç ederek, vatan edinerek devlet ve medeniyet kurmuşlardır. Bu bağlamda Türkmenler de özellikle Anadolu ile İran ve Azerbaycan’a göç etmişler, buraları vatan edinmişlerdir. İran ve Azerbaycan’a yerleşenler İran’da devlet kurmuşlar, başlangıçta bütün Asya kıtası dâhil olduğu halde Selçuklu ailesine tâbi olmuşlar, onlardan sonra sırasıyla Atabekler ve Hâverizmşâhlar idareye geçmişlerdir. Moğol istilası neticesinde bir asır kadar bağımsızlıklarını kaybetmişlerse de nihayet Karamanlı, Akkoyunlu, Safevî hanedanları zamanında bağımsız olarak idareler kurmuşlar ve zamanımıza kadar devletlerini yaşatmışlardır.
Anadolu’ya göç edenler de onlar gibi burayı vatan edinerek devlet kurmuşlar, medeniyet vücuda getirmişlerdir. Bu devletin başında yine Selçuklu ailesinden birileri bulunmaktaydı. Bu ailenin yıkılmasından sonra muhtelif beylikler vücuda gelmiş ise de Osmanlı ailesi hepsini ortadan kaldırarak yeniden millî birliği sağlamış ve iktidar makamına geçmiştir.
Ayrı ayrı devletler vücuda getirmiş Anadolu Türkü ile Azerbaycan Türkü daima birbirleriyle mücadele etmişlerdir. Diğer taraftan mezhepsel farklılıklar da buna eklenince bu ayrılık daha da kesin bir şekil almış ve sonunda ayrı iki millet haline gelmiştir. Selçuklu ailesinin Anadolu’da hükümran olduğu zamandan itibaren Anadolu’nun sınırları çizilmiş ve bugün son ve kesin şeklini almıştır. Binaenaleyh bin yıllık tarihe ve teşekkül etmiş bir vatana sahip olan milletimizin diğer Türklerden ayrı ve müstakil bir devleti ve bir tarihi vardır.
Türk Tarihi denilince bizim tarihimizle beraber Azerbaycan’da, Irak’ta, Suriye’de, İran’da, Rusya’da, Horasan’da, Hint’te, Mâverâünnehr’de, Türkistan’da, Moğolistan’da, Çin’de devlet kuran, hükümet tesis eden bütün Türk Milleti’ne mensup boylar ve ulusların tarihi akla gelir. Binaenaleyh Türk Tarihi ismi bütün dünyanın farklı kıtalarında yaşayan ve gelip geçen bütün Türk boylarına ait olaylardan bahseden büyük ve evrensel bir içeriği kapsar. Bundan dolayı bu isim bizim millî tarihimizin ismi olamaz.
Anadolu’ya göç eden ve yerleşen Türkler uzun müddet bu yeni vatanlarında tutunmak için Haçlılarla ve Bizanslılarla uğraşmışlar, nihayet kesin bir şekilde ve ebediyen bu bölgede yerleşmişler, ayrı bir devlet ve medeniyet vücuda getirmişlerdir. Daha sonra Selçuklu hanedanının yıkılmasından sonra Anadolu’da uzun müddet beyliklerin mücadelesi baş göstermiş ve iki asırdan fazla devam eden bu fetret devri Osmanlı ailesinin husule getirdiği millî birlik sayesinde sona ermiştir. Millî birliğin oluşmasından sonra Anadolu Türkünün cihangirliği başlamış ve kısa bir zaman içerisinde üç kıtanın çoğunu ele geçirmişlerdir.
Görülüyor ki, Osmanlı hanedanının hâkimiyet zamanında dünyanın birçok yerini fethedenler, Rumeli’ye geçip oraya yerleşenler, Suriye’yi, Mısır’ı ve Berberistan’ı ele geçirenler Anadolu Türkü’dür. O halde tarihimizin ismini de şu suretle söyleriz: Anadolu Türkleri Tarihi veya sadece Anadolu Tarihi!
Anadolu Türkleri Tarihi denilince milletimizin Anadolu’ya göç ve fethinden itibaren zamanımıza kadar cereyan eden olaylar akla gelir ve bunda gerek Selçuklu hanedanı gerek beylikler ve gerekse Osmanlı ailesi zamanında vukua gelen siyasete ve medeniyete dair bütün olaylar dâhil olur. Anadolu Tarihi, Osmanlı hanedanı zamanındaki genişleme ve fetihlerin tamamını ihtiva eder. Rumeli’de, Mağrib’de, Mısır’da, Yemen’de kısacası Anadolu Türkünün hâkim bulunduğu bütün memleketlerdeki olayları kendi içine alır.
Mesela bugün Fransa, Cezayir, Tunus, Madagaskar coğrafyasını işgal etmiştir. Bu memleketlerde cereyan eden olayların tamamı Fransa Tarihi’ne dâhildir. Fransa Tarihi denilince bu alana sadece anavatanın değil, bütün sömürgelerin olayları da dâhil olur. İngilizler uzun süre Fransa’nın önemli bir bölümünü idareleri altında bulundurmuşlardı. Fransa’nın o bölgesinde cereyan eden olaylar İngiliz Tarihi’ne, Britanya Tarihi’ne dâhildir. Bunun gibi Anadolu Türklerinin Rumeli’de fetih ve yerleşmeleri zamanına ait olan bütün hâdiseler de Anadolu Tarihi’nin sahasına girer.
Eğer tarihimizin ismini bu şekilde isimlendirecek olursak ona en esaslı, en canlı, en ilmî ve en geçerli bir ad bulunmuş, manasız isimler kullanmamış oluruz. Cehalet neticesi olarak söylenmekte olan Selçuklu, Osmanlı… bilmem ne tarihleri gibi unvanlar ortadan kaldırılmış bulunacağı gibi, son zamanlarda söylenmeye başlanmış olan Osmanlı Türkleri Tarihi gibi isimler de kendi kendine unutulmuş ve millî tarihimizin gerçek ismi verilmiş olur.
Gelecek makalemde millî tarihimizin, yani Anadolu Türkleri Tarihi’nin ihtiva ettiği konuları kaydettikten sonra bölündüğü devirleri açıklayacağım.
Hazırlayan: Prof. Dr. Şaban Öz
SAMER