Protestanlığın oluşumuna imkan veren reformasyon, Batı mede nileşmesinin sağlanmasında rönesans ile birlikte anılmaktadır. Bu ne denle günümüz modern Batı toplumunun temel dinamiklerinde Protes tan teolojinin etkisi kolaylıkla görülmektedir. Kutsal Roma-Germen İm paratofluğu’nun Katolisizm merkezli inanç bütünlüğü, öncelikle Luthe ran reformuyla sarsılmıştır. Luther, dile getirdiği Alman milliyetçiliği, bölgesel kilise yapılanması ve siyasal otoriteyi kutsaması ile feodalite nin yıkıldığı dönemde bürokratik modern devletin bir modelini sağla mıştır. Luther kendi döneminin sosyal şartları doğrultusunda dünyevi yetkinlik konusunda devleti kilisenin önüne koysa da, kilise ile devletin alanlarını birbirinden ayırarak günümüz laiklik anlayışına ulaşılmasına imkan sağlayacak şekilde bir kilise-devlet ilişkisi oluşturmuştur.
Katolisizm’in metafizik sırlar ve gizemler temelinde anlamlandır dığı dünyevi yaşam, reformasyon tarafından sadece dünyanın gereklilik ve şartlarına göre yeniden düzenlenmiştir. Dinsel ile dünyevi alanın sı nırları çizilerek dünyevi alan Katolik gizemlerden kurtarılarak seküler leştirilmiştir. Özellikle Calvin, batı kültürünün modern çağlarda üstün bir nitelik kazanmasında düşünce ve model üretmesi yönüyle diğer re formcuların önüne geçmiştir. Kalvinizm’in insani eylem alanlarının tü münde gelişip yayılması, tarıma dayalı ortaçağ ekonomisinden ticarete dayalı ekonomiye ve sanayi çağına geçiş açısından modern dünyanın oluşumu için oldukça önemlidir. Calvin kapitalizmin gelişimine dinsel destek sağlamış ve ticaret ile üretimi teşvik etmiştir. Aynı zamanda insa nın kendi isteklerine düşkünlüğüne karşı olan Calvin’in, tutumluluk, ça lışkanlık, itidal ve sorumluluk meziyetleri ile teşvik edilen endüstrileş meyi, Tanrı’nın yeryüzündeki egemenliğinin başarısının temel şartı ola rak gördüğü, vaazlarında yer almıştır. Ayrıca Calvin’in seçime dayalı kili se liderliği anlayışı ve kilise üyeliğine giriş ve kabuldeki gönüllülük esa sını içeren kilise yapılanmasının da Batı Hıristiyan toplumunun demok ratik arilayışına ve sivil toplumunun gelişimine katkı sağladığı oldukça yaygın bir kanaattir.
Protestanlık içinde teolojik öğretilerinden kaynaklanan yeni gruplar ve teolojik eğilimler ortaya çıkmıştır. Bu yeni eğilimlerin temel sebebi teolojik liberalizm olarak da adlandırılan bilim ve modern top lum ile dinin uzlaştırılması sorunu ve buna çözüm arama gayretlerini içermektedir. Kutsal Kitap’ın literal anlaşılması ve tek dinsel otorite ol ması anlayışı ile Aydınlanma felsefesi ve gelişen bilimin verileri arasın daki çelişkiler, kutsal metnin otoritesiyle ilişkili olan literal yorumun ye niden gözden geçirilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu durum, ilerle yen dönemlerde Kutsal Kitap’ın birtakım bilimsel gerçeklerle uyuşma ması halinde literal gerçekliğinin göz ardı edilmesini gerektirmiştir. An cak 20. yüzyıla gelindiğinde, teolojik liberalizm olarak ifade edilen bu yeni yaklaşıma karşı iki tepki hareketi kendini göstermiştir: Bunlardan ilki olan Fundamentalizm, Amerika kökenli bir oluşum olup Kitab-ı Mu kaddes’in yanılmazlığını, 16. yüzyıl reform söylemi tonunda dile getir mektedir. Diğeri ise Fundamentalizm’ e göre daha ılımlı olan, sosyal söylemleriyle öne çıkan ve Protestanlığın en yaygın grubunu temsil et meye başlayan Evanjelizm’dir.
Oldukça dinamik bir karaktere sahip olan Protestanlık, Hıristiyan lığın en hızlı değişim yaşayan mezhebidir. Bazı Protestan fraksiyonlar genç üyeleri çekmek için birtakım doktrin dışı uygulamalara girerken bazıları, kadınların kilise hizmetine atanmaları ve vaiz olarak görevlendi rilmeleri, ibadet dilinin modernize edilmesi, diğer kiliselerle birleşme ve kutsal metnin gelişen bilimin gerçekleri doğrultusunda yorumlanmasına yönelik sorunların arasında kalmıştır. Diğer bir önemli oluşum da, birçok Protestan grubun katılımıyla oluşan Ökümenik Hareket’tir; Protestanlar, Katolik ve Ortodokslarla olduğu gibi Hıristiyan olmayanlarla da diyalog arayışı içerisindedir. Bu nitelikleriyle Protestanlık, oldukça farklı anlayış ve kanaatleri içeren alt inanç gruplarını bünyesinde taşımaktadır.
Orta ve Kuzey Avrupa ile Kuzey Amerika’da oldukça etkin olan Protestanlar, ekonomik zenginlik faktörünü de kullanarak dünya gene linde, açlık, çevre kirliliği ve savaş karşıtlığı, eğitim ve sağlık projeleri çerçevesinde önemli bir misyonerlik faaliyeti yürütmekte ve özellikle ge ri kalmış toplumlarda hızla yayılmaktadırlar. Kutsal metnin otoritesine yaptığı vurgusu, Kitab-ı Mukaddes’i Katolik Hıristiyan toplumun evren sel dili olan Latince’den diğer dillere çevirterek papalığın sağladığı dinsel bütünlüğü parçalaması ve Kutsal Kitap’ın ana dillerde okunması ile iba detlerin ana dillerde yapılması, dindar ve kurtulmuş olmanın işaretini i badet ve iyi davranışlarda değil sadece imanda görmesi, dinsel aracılığı ortadan kaldırıp Tanrı ile Hıristiyanı yüzleştirmesi, toplumsal olmaktan çok bireysel bir dindarlığı öneren öğretileriyle Protestanlık, modern dünyada din ve reform tartışmaları konusunda önemli bir fenomendir.