Çalışma, mücâdele etme, uğraşma, cihâd etme.
Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Bizim u ğrumuzda mücâhede edenlere gelince, elbette biz onlara yollarımı zı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her hâlde muhsinlerle (iyilik edenlerle) berâberdir. (Ankebût sûresi: 69)
Gerçek mü’minler; Allahü teâlâya ve Resûlüne îmân edip, sonra şüphe etmeyerek, Allah uğrunda mal ve canlarıyla mücâhede edenlerdir. İşte sâdık olanlar bunlardır. (Hucurât sûresi: 15)
Çoluk-çocuğunun geçimini helâlinden te’mine çalışan, Allahü teâlânın yolunda mücâhede eden gibidir. (Hadîs-i şerîf-İhyâ, Müsned-i Firdevsî)
Resûl-i ekreme insanların en efdâli kimdir diye sorulunca; “Canı ve malı ile Allah yolunda mücâhede eden mü’mindir” buyurdular. (Buhârî ve Müslim)
- Nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapma.
Bir kimse bin sene ibâdet etse ve sıkıntılı riyâzetler çekse (nefsin istediklerini yapmama) ve sıkı mücâhede yapsa, eğer bir peygambere (aleyhisselâm) uymamış ise, bütün bu çalışmalarının bir arpa kadar kıymeti olmaz. Çölde görülen serâb gibi hiçbir şeye yaramaz. Hiçbir iş olmayan yâni bir şeye yaramayan uyku bile, meselâ, gün ortasında bir parça uyumak (kaylûle yapmak), o büyüklerin emrine uyarak yapılınca, onlara uymadan yapılan, bin sene ibâdetten, mücâhededen kat kat daha kıymetli olur. (İmâm-ı Rabbânî)
Açlık ve nefisle mücâhede, hârika ve kerâmeti (olağanüstü ş eyleri) arttırır. Evliyânın sohbeti ise, kalbe zikri yerleştirir. Sünnete (dînimizin emir ve yasaklarına)tâbi olmayı (uymayı) kolaylaştırır. (Seyfeddîn Fârûkî)
İbâdet yapmaktan maksad; hem mücâhede yaparak, nefsi terbiye etmek, hem de kalbe ferahlık getirmek, kalbi Allahü teâlaya bağlamak içindir. (Ali bin Emrullah)
Hevâ (nefsin arzu ve istekleri) ancak mücâhede ile azalıp yok olur. (Muhammed Hâdimî)