Fuad Köprülü tarafından, “Ne bahtiyar tesadüf! Türkiye’deki Türklerin millî hakkını bir ‘tez: müddea’ şeklinde ileri süren ilk milliyetperver roman, bundan senelerce evvel Halide Hanım tarafından yazılmıştı; Türkiye dışındaki Türklerin de bizim kardeşlerimiz olduğunu gösteren ruhumuzun şefkat ve faaliyet ufuklarını genişleten ikinci Türkçü roman da yine bir Türk kadını tarafından neşrediliyor…” sözleriyle tebcil edilen ikinci Türkçü romanı, yani “Aydemir”i yazan Müfide Ferit Hanım, Kastamonu’da doğdu. Babası, Kemahlı Mazhar Paşa’nın oğlu Şevket Bey; annesi, Plevne şehitlerinden Zâimzâde İsmail Efendi’nin kızı Feride Hanım’dır. Trablusgarp’ta İtalyan rahibe okulunda öğrenim gördü. İtalyanca ve Fransızca’nın yanı sıra özel ders alarak Arapça ve Farsça öğrendi. 1903 yılında 11 yaşındayken Paris’e gönderildi ve Versailles Lisesi’ne yazıldı. Müfide Ferit, 1907 yılında, sonraki yıllarda meşhur Turan risâlesini yazacak ve Türk Ocakları’nın 1912’de ikinci genel başkanı olacak Ahmet Ferit (Tek) ile evlenmiştir. Hayatının bundan sonraki safahatı, kocasının muhalif olarak sürgün (Sinop) edileceği veya büyükelçi olarak görevli (Londra, Varşova, Tokyo) bulunacağı çeşitli şehir ve ülkelerde, onunla birlikte geçmiştir.
1908’de II. Meşrûtiyet’in îlân edilmesiyle İstanbul’a dönmüş olan Müfide Ferit, Türk Ocakları’nda çeşitli konferanslar vermiş; ayrıca Sevim Bike takma adıyla Türk Yurdu ve Şehbal dergilerinde yazılar ve öyküler yayımlamıştır. 1914’te, ileride Türkiye’nin en önemli sanat târihçisi olarak tanınacak olan, kızı Emel Esin dünyâya gelmiştir. Kocası Ahmet Ferit Tek’in, İttihat ve Terakki’ye muhalefet etmesi sebebiyle Sinop’a sürülmesi üzerine, onunla birlikte Sinop’a gitmiş ve bu zaman diliminde (1913-1918) Aydemir’i yazıp bastırmıştır.
Fuad Köprülü’nün ifâdesiyle; “Türkçülük mefkûresinin ne yüksek ve ne insanî bir mahiyeti olduğunu idrak edemeyenler, bu mefkûrenin kan ve demirle değil, aşk ve samimiyetle, yıkarak değil, bilâkis yaparak inkişaf edeceğini anlamak için Aydemir’i okumalıdırlar”. Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan kitabından sonra ikinci Türkçü roman olarak tanımlanan Aydemir’i yazan Müfide Ferit Hanım, roman karakterinin dilinden; “Benim memleketim Türk olan her yer; sevgilim, âilem, üzüntüde her insan” diyerek Türk olmayanlara karşı düşmanlık ve kin beslemediğini; “En büyük tesellî başkalarının elemlerini tedavidedir”, “Mazlumların hâkim oldukları gün zalimler kahredilemeyecek. Onlar da serbest ve memnun kalacaklar. Çünkü bizim aradığımız, mazlumla zâlimin yer değiştirmesi değildir, bu ilelebet iki tarafı da yıkarak perişan edecek neticesiz bir işkence olurdu”, ifâdeleriyle ise insânî ve evrensel ilkelerin de peşinde olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Suyu Arayan Adam’ın müellifi, Kadrocu Şevket Süreyya Bey, işte bu romandaki büyük idealist karakterden etkilenerek “Aydemir” soyadını almış ve “onu cephede bir an bile elimden bırakmadım” sözleriyle eserin kendi üzerindeki teshîr edici gücünü ortaya koymuştur.
Müfide Ferit, İstanbul’un mûtena bir tepesinde kurulmuş ve “Arnavut olan kapıcısından ve ruhlarını, milliyetlerini emmek için aldıkları talebelerden başka, buraya ne Türk, ne Türklük giremezdi… […] Hakikatte ‘buraya Türk giremez’ demek doğru değildi. ‘Türk girer; fakat Türk çıkmaz.’ Dante’nin: ‘Buraya girerken bütün umudu bırakınız’ dediği gibi buraya da girerken bütün Türklüğü bırakınız, demek lâzımdı” sözleriyle tanımladığı bir Amerikan mektebinin Türk kızları üzerinde bıraktığı yıkıcı ve kozmopolit tesirleri göstermek maksadıyla da 1924 yılında Pervaneler adlı romanını yazmıştır. Müfide Ferid, böylece, fazla eser vermemesine rağmen, nesilleri millî şuur ve ülkü bakımından etkileyen romanlarıyla ismini edebiyat târihimize sokmuştur.
Özge Aydın