“(Allah, şöyle der:) Ey ayetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de. Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.” (Zuhruf, 43/68-70)
Kur’an-ı Kerim’in vurguladığı hususlardan biri de öbür âlemde/âhirette mümin-lere vaat edilen cennettir. Cennet, dünya hayatında yapılan iyiliklerin karşılıksız kal-mayacağının müjdesidir. Bu, aynı zamanda, biz müminler için geleceğe ümitle ve azimle yürümemizi sağlayan ilahî bir vaat ve hakikattir. İslam inanç esaslarından biri de ölümden sonra ahiret hayatının varlığına; yani cennet ve cehennemin hakikat ol-duğuna inanmaktır. Bu hakikat daha önceki peygamberler aracılığıyla olduğu gibi Peygamber Efendimize indirilen vahiyle de bir kez daha vurgulanmıştır. Bu inanç, biz müminleri, güzel ameller işleyip kötülüklerden uzak durmaya teşvik etmekle ve güzel ahlak sahibi olmamıza vesile olmakla meyvesini daha dünyada iken vermektedir.
Yukarıda meâlini verdiğimiz âyet-i kerimelerde müminlere o hesap gününde korku ve keder olmayacağı, onların üzülmeyeceği ve eşleriyle birlikte sevinç içeri-sinde cennete dâhil edilecekleri müjdelenmektedir. Bu âyet, cennette müminlerin eşleriyle birlikte olacağını müjdeleyerek biz müminlerin sevinç ve mutluğunu kat kat artırmakta, zihnimize takılan önemli bir merakı gidermektedir. Şöyle ki dün-yada iyi amel ve güzel ahlak sahibi olan eşler ahirette de cennette buluşacaklardır. Ayrıca bu ilahî müjdeye bağlı olarak şunu da hatırlatmak gerekir ki cennette, eşler arasında olduğu gibi müminler dahi hiçbir nefret, keder ve düşmanlık olmaksızın sırf neşe ve sevinç içinde beraber olacaklardır. Bu öyle bir beraberliktir ki gerek eşler arasında gerekse müminlerin kendi aralarında olsun hiçbir kötü söz, kötü düşünce, kin, nefret ve haset gibi kötü duygular olmadan; saf ve temiz bir gönül huzuruyla, neşe ve sevinçle birbirlerine sadece esenlik dileyeceklerdir. Nitekim yüce Allah, şöy-le buyurmaktadır:
“İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedî kalacakları ve içlerinden ır-maklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri selam’dır.” (İbrahim, 14/23)
“Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. ‘Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olma-saydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı ge-tirmişler’ derler. Onlara, ‘İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!’ diye seslenilir.”
Bu âyetlerin yanında yukarıda meâlini verdiğimiz Zuhruf, 43/68-70. âyetlerinin akabinde zikredilen 71, 72 ve 73. âyetlerde yüce Allah, müminlerin yaptıkları ameller karşılığında cennetin miras verileceğini ve onların orada ebedî kalacaklarını da müj-delemektedir. Onlara orada altın tepsiler ve kadehler içinde canlarının istediği her şey sunulacak ve gözlerinin hoşlandığı, gönüllerinin huzur ve sürur bulduğu bir ortamla karşılaşacaklardır. Orada korku, keder olmadığı gibi insanın maneviyatını öldüren haset, kin, nefret ve düşmanlık duygularına da yer yoktur. Müminler için orada da-mak tadı ve temaşa zevki yanında gönül huzuru ve mutmain bir kalbe sahip olmanın genişliği de söz konusudur. Onlar için Allah’ın mükâfatı, lütfu ve cömertliği o kadar bol ve geniştir ki meallerini zikrettiğimiz âyetlerde belirtilenler, müminlerin cennette karşılaşacağı nimetlerin sadece bir bölümünden ibarettir. Zira “Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.” âyetinde işaret edildiği üzere Allah’ın müminler için sakladığı müjdeyi ve daha birçok nimetin neler olduğunu kimse bilemez. Zira bu âyetin tefsiri olarak zikredilen bir hadis-i kutside Peygamber Efendimiz, yüce Allah’ın va’dini şöyle ifade eder:
“Allah, ‘Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiç-bir insanın hatır ve hayal edemediği nimetler hazırladım’ buyurdu.”
İşte, Allah’ı ve Allah için birbirini seven, Allah’a karşı saygıda kusur etmeyen, Allah’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak güzel ahlak sahibi olma-ya çalışan biz müminler için yüce Allah’ın hazırladığı sayısız nimet ve lütuflar söz konusudur. Bu bakımdan dünya hayatının geçici metaı ve eğlencesine bir heves uğruna kapılıp, yanlış yollara saparak, güzel ahlaktan, hak ve hukuktan uzaklaşa-rak ebedî nimetler yurdunun esenlikler ülkesinin varisi olmaktan kendimizi men etmeyelim.