“Bunlar, tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar,rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.” (Tevbe, 9/112)
Mü’minler, günah işledikleri zaman tövbe edip Allah’a layık kul olmaya gayret edenlerdir. Tövbe ise, geçmişte yaptığı kötü işlerden bağışlanma dilemek, ardından yaptıklarından dolayı pişmanlık duymak ve geri kalan ömründe de yüce Mevla’ya yönelmektir.
Mümin, tekrar tekrar tövbe edip Rabbine yönelir, nefsini sorgular, yaptıklarının yeterli olup olmadığını düşünür; acaba Allah’a kulluğumun gereği olan amellerimi güzel yapabildim mi? Acaba Yaratanımızın rızasını kazanabildim mi? diye kendini kontrol eder. Ardından Rabbine yönelir. Bu yönelme hayatının tüm karelerinde ve her anında olur. Bütün işlerini Allah rızasına uygun yapmaya çalıştığı için de her anı ibadete dönüşür. Mükâfat alır, sevap kazanır.
İnsan yaratılışı itibariyle unutkandır, akıl ve kalp, varlığının gayesini unutma eği-limindedir. Mümin anlık dalgınlığından kurtulup Rabbine verdiği sözü hatırlayınca, Allah’a dönerek O’nun affını talep eder ve bu şuur üzerine hayatını devam ettirir. Böyle bir özellik insanın sahip olduğu imanı korumasının bir alametidir. Yoksa in-sanın sabit, mekânik bir araç gibi sürekli aynı ritimde, aynı hızda hareket edeceği-ni düşünmek mümkün değildir. O yüzden Allah mümin kullarından bahsederken “tekrar tekrar Allah’a yönelip tövbe ederler” ifadesi kullanmaktadır.
Mü’minler, ibadet ederler ve bu yaptıklarından huzur bulurlar. İbadetleri ise sü-reklidir, kesintisizdir. Mümin, Rabbine coşkuyla hamd eden, öven, yüceltendir. Dar zamanında da bolluk anında da Allah müminin gündemindedir. Mü’minler, bolluk anında nimetlere teşekkür ederek, yoklukta da Allah’ın kendilerini imtihan etmesi-ne sabrederek, O’nun sonsuz merhametinin farkında olurlar.
Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek için dünyada sürekli yolcu gibi yaşarlar. Allah’ın yaratıklarını ve kâinata yerleştirdiği ilahi kanunları düşünmeye devam eder-ler. Gerçek bilgiyi elde etmek, Allah’ın dinine hizmet etmek için çalışırlar.
Allah’a karşı kulluklarının ifadesi olarak rüku’ ederler, secdeye varırlar. Namazı kendilerinin ayrılmaz bir parçası hâline getirirler. Allah’a secde ederek, O’nun yüce-liği karşısında eğilerek teslimiyetlerini ifade etmeye çalışırlar.
Mü’minler, iyiliği ve güzelliği emredip kötülükten alıkoyan ve bu tutumunu dav-ranışlarına yansıtan kimselerdir.
Bununla birlikte mü’minler, hayatın bütün yönlerinde Allah’ın belirlediği sınır-ları titizlikle muhafaza edip gözetendir. Mü’minler Allah’ın belirlediği ölçülere riayet etmeye çalışırlar. Heva ve heveslerine değil, Allah’ın yoluna tabi olurlar. Kendilerini güzellikten, iyilikten uzaklaştırabilecek şüpheli yollardan da uzaklaşırlar. Peygam-berimizin şu tavsiyesine kulak verirler:
“Kişi günaha düşme endişesiyle şüphesiz şeylerden sakınmadıkça muttakiler derecesine erişemez.” (İbn Mâce, “Zühd”, 24)