“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Al-i İmran, 3/134)
Takva ehli müminlerin özelliklerinin sıralandığı âyetin bir bölümünü teşkil eden bu kısmında yüce Mevlamız, onların kendilerine lütfedilen nimetlerden, olumlu ve olumsuz her türlü şart altında muhtaç insanlara infakta bulunduklarını dile getir-mektedir. Şüphesiz her ferdin, bir yönüyle diğer fertlere muhtaç olduğu görülür. Kimi insanın malına, kimi insanın bilgisine, kimi insanın aklına toplumun diğer bi-reyleri muhtaçtır. Bu yönüyle toplum, bütün uzuvları ile bir bedene benzer. Uzuvlar nasıl bir bir fonksiyonunu tamamlıyorsa, toplum da zengini, fakiri, âlimi ve cahili ile birbirini tamamlamaktadır.
İnfakın, Dinimizde ne derece önemli olduğunu birçok âyet ve hadis dile getir-mektedir. Bu konuda birkaç âyet ve hadis nakledeceğiz:
“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkar-dıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” (Bakara,2/267)
“ …Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Bakara, 2/272)
“Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.” (Bakara, 2/274)
“…Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’, 34/39)
“Herhangi birinize ölüm gelip de; Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.” (Münâfikûn, 63/10)
Peygamberimiz (s.a.s) de muhtaç kimselere vermeyi önermiş ve kendisinden bu konuda müminleri teşvik edici mahiyette birçok hadis nakledilmiştir:
“Yarım hurma (tasadduk) etmek suretiyle de olsa, cehennemden korunmaya çalışınız.” (Buharî, “Edeb”, 34)
“Sadece şu iki kişiye gıpta edilir. Bunlardan birincisi, Allah’ın kendisine verdiği malı Hak yolunda harcamayı başaran kimse, diğeri de Allah’ın kendisine ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.” (Buharî, “İlim”, 15, “Zekât”, 5)
“Her Allah’ın günü iki melek iner. Bunlardan biri; Allah’ım! Malını verene yenisini ver! diye dua eder. Diğeri de: Allah’ım! Cimrilik edenin malını yok et! diye beddua eder.” (Buharî, “Zekât”, 27)
“Kesenin ağzını sıkma! Allah da senin rızkını daraltır.” (Buharî, “Zekât”, 21) hadislerini örnek olarak zikredebiliriz.
Bu ve benzeri pek çok hadisi ile Peygamberimiz (s.a.s), müminleri sahip olduk-ları mallardan Allah yolunda harcamaya teşvik etmiştir. O, sadece sözleriyle değil aynı zamanda her hususta olduğu gibi bu konuda yaşam biçimiyle de müminlere örnek olmuştur.
Öz olarak ifade etmek gerekirse, Allah’ın Peygamberi hiçbir zaman mal birik-tirme sevdasıyla yaşamamış, ömrünü bu yolda harcamamıştır. O’nun evinde bazen açlığını giderecek derecede herhangi bir yiyeceğin dahi bulunmadığı, açlık sebebiy-le zaman zaman uyuyamadığını görürüz (Bk. Buharî, “Et’ıme”, 23, “Rikak”, 17; Müslim, “Zühd”, 22,28). Hatta müminlerin annelerinin bu durumdan bazı kere şikayet ettikleri de nakledilmektedir. O dileseydi, saraylarda yaşayabilirdi. İdaresinde bulunan kitle bunu seve seve yapmaya hazır ve muktedirdi. Ancak o, sade bir insan olarak yaşa-mayı tercih etti. Hz. Peygamber (s.a.s)’i, Hz. Ebû Bekir’i, Hz. Ömer’i, Hz. Osman’ı, Hz. Ali’yi ve daha nice tarihe örnekliği ile damgasını vuran şahsiyetleri, örnek yapan anlayış bu noktada odaklanmaktaydı.
İslam dininde, belli bir yeterliliğe ya da ekonomik güce (nisap) ulaşan Müslü-man, sahip olduğu malvarlığından belirli bir kısmını toplumun muhtaç veya hayat standardı düşük kesimlerine aktarmakla yükümlü tutulur. Ömrünü adeta mal biriktirmeye adayan, kendinden başka hiçbir kimseyi düşünmeyen insanların, ha-yatlarını verimli ve Allah’ın istediği doğrultuda geçirdiklerini söyleyemeyiz. Zira insanları ölümsüzleştiren, eserleri ve işledikleri salih amellerdir. Çeşitli açmaz ve imkânsızlıklar sebebiyle hayata küsmüş insanların problemlerini bir şekilde çözerek tekrar hayata döndürmek, herhalde en güzel eser ve amellerden birisidir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, varlıkta ve darlıkta, Allah için infakta bu-lunmak, örnek ahlaka sahip müminlerin özelliğidir. Yüce Mevla, her insana şöyle ya da böyle bir nimet vermiştir. İman, ilim, mal, akıl, sevgi, huzur aklımıza gelen baş-lıca nimetlerdir. Takva ehli mümin, Allah’ın kendisine verdiği ilim nimetini, maddi ve manevi bütün olumsuzluklara rağmen toplumu aydınlatmada kullanır. Onun infakı, ilmini ona muhtaç insanların faydası doğrultusunda kullanması olacaktır. Müminin sevgisini, şefkatini, içinde bulunduğu huzursuzlukları, bunalımları bir tarafa bırakarak toplumda sevgi ve şefkat mahrumu insanlarla paylaşması da takva ölçütüdür. Bu bağlamda Peygamber (s.a.s)’in, “Güzel söz sadakadır” (Buharî, “Sulh”, 11) hadisi ne kadar da anlamlıdır. Sadaka bugünkü anlaşıldığı gibi sadece mali ya da pa-rasal yardımı içermez. Nice yüklü paraların, malın tamir edemeyeceği kırık kalpleri, dünyası kararmış insanları, bir sevgi ve şefkat sözcüğü hayata döndürebilmektedir. Yüce Rabbimiz bizi bu konumdaki müminlerden eylesin…