“Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” (Enfâl, 8/25)
Mealini verdiğimiz bu âyette, bütün Müslümanların kötülüklere karşı cephe almada duyarlı olmaları emredilmektedir. Aksi takdirde, engel olunmayan kötülüğün zararı bütün toplumu kapsayacağı uyarısı yapılmaktadır.
Ayette geçen “fitne” kavramı, İslam kültüründe geniş bir kullanım ve etki alanı kazanmış olup, genellikle “sınama, deneme, maddî ve manevî sıkıntı, üzüntü, belâ ve felâketle imtihan etme” anlamlarında ayrıca, inanç uğruna maruz kalınan ağır işkence için de kullanılmıştır. Fitne insanlar arası ilişkilerde de söz konusu olabilir. Bu kavram, hadislerde de geniş ölçüde geçmekte olup “deccâl fitnesi”, “mesih fitnesi” şeklindeki deyimlerle kıyamet alâmetleri diye bilinen gelişmelere fitne denilmesinin yanında hadislerde fitne kelimesi “dinî ve siyasî sebeplerle ortaya çıkan sosyal kargaşa, anarşi, iç savaş; İslam ümmetinin birlik ve bütünlüğünü tahrip eden bir komployu veya her türlü yıkıcı faaliyetleri” ifade eder.
Hz. Peygamber, “Birtakım fitnelerin yağmur selleri gibi evlerinizin arasından aktığını görüyorum” (Buhârî, “Fiten”, 4) buyurmuştur. Hadis bilginleri burada özellikle Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle başlayıp sonraki dönemlerde devam eden kargaşa ve iç savaşlara işaret edildiğini belirtirler (bk. Aynî, ‘Umdetü’l-Kârî, XX, 64). Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği bir hadiste “Zaman yaklaşacak, ameller azalacak, aç gözlülük yayılacak, fitneler açığa çıkacak ve adam öldürme olayları artacak” denilmiştir. (“Fiten”, 5; İbn Mâce, “Fiten”, 25).
Ayrıca Hadis bilginlerinden İmam-ı Buhârî, zamanla insanlar arasında bilgi ve dindarlık farkları kalkıp herkesin cehalette ve dinî konulardaki gevşeklikte birbirine benzemeleri, amellerin azalması, fitnenin çoğalması, öldürme olaylarının artması, can güvenliğinin ortadan kalkması gibi olumsuz gelişmelerin vuku bulacağını haber veren hadisleri “Fitnelerin Zuhuru” başlığını taşıyan bir “bab”da toplamak suretiyle fitne kavramının kapsamını dinî, ahlakî, ilmî ve sosyal çöküş anlamlarını kapsayacak şekilde geniş tutmuştur (bk. Buhârî, “Fiten”, 5).
Fitne her zaman insan için bir sıkıntı veya risk anlamı taşır. Ancak fitne olarak değerlendirilen bir durumla karşılaşan insanın bunun bir imtihan olduğu bilincini koruyarak bu tehlikeli sınavı başarıyla sonuçlandırması mümkündür. Bu açıdan bakıldığında fitne, inanma iradesini daha da güçlendirme, ahlakî bakımdan arınma, insanın imanındaki kararlılığını ve erdemli yaşayışını kanıtlama fırsatı vermesi itibariyle ferdin veya toplumun dinî ve ahlakî gelişmesine katkısı olan bir imtihan ve deneme yolu olarak da değerlendirilmektedir (Kur’an Yolu, 1/295).
Fitne kavramının tarih boyunca bütün Müslümanların ruhunda ürkütücü tesirler uyandırdığı bir gerçektir. Günümüz dünyasında da Müslümanlar dinleri, inanç ve ahlakları konusunda zaman zaman son derece ağır imtihanlar yaşamakta, çok yönlü ve çok çeşitli yıkıcı faaliyetlerle karşı karşıya kalabilmektedirler. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in, söz konusu fitneler karşısında mutlaka tedbirli olmayı ve olabildiğince bu tür gelişmelerle mücadele etmeyi amaçlayan uyarısının önemi hâlâ tazeliğini korumaktadır.
Toplum içinde inanç ve ahlakın bozulması, baskı, düzensizlik, kargaşa, hukukun çiğnenmesi, hakka dayanmayan gücün hâkim olması ve böylece kulluk imtihanının kaybedilmesi tehlikesi, ya el birliği ile engellenecek ya da bunun zararı sınırlı kalmayacak, hak edenlerin yanında suçsuzlara da dokunacaktır. Çünkü onlar da fitnenin ortadan kalkması için ellerinden geleni yapmadıkları, haksızlığa karşı mücadele etmedikleri için kusurlu ve sorumludurlar. Bunların içinde hiçbir kusuru olmayan çok küçük bir grubun (âcizler) bulunması tabiidir. Allah bunlara, günahları ve kusurları olmadığı halde başkaları yüzünden uğradıkları felâket ve acıların karşılığını âhirette verecek, bu acılara değen, “keşke dünyaya tekrar dönsem de buna benzer acılar yaşasam” dedirten ödül ve karşılıklar lütfedecektir, O’nun sünneti (kanunu) böyledir (Kur’an Yolu, 2/536-537).