“Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! Onlar yeminlerini kalkan yapıp
(insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır. Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Mücadele, 58/14-17)
Yalan yere yemin etmek; gerçeğe aykırı olan bir şeyin doğru olduğunu söyleye-rek yemin etmektir. Yalan yere yemin eden kişi, Allah’ı yeminine şahit göstererek insanları kandırdığı, Allah’ın adını istismar ettiği için O’na iftirada bulunmaktadır.
Bu nedenle yalan yere yemin etmek büyük günahlardan sayılmıştır. Okuduğumuz âyetlerde Müslüman gibi görünen fakat İslam düşmanlığı yapan münafıklar yahut Medine ve çevresinde yaşayan Yahudiler veya Abdullah b. Nebtel isimli bir münafığın, Resûlullah’ın huzurunda O’nun aleyhine sözler söylemediğine dair yalan yere yemin etmesi ve bulup getirdiği tanıkların da bile bile yalan yere yemin etmeleri anlatılmaktadır (Kur’an Yolu, V/277-279). Ayetin sebeb-i nüzulündeki özel durumlarla birlikte genel hedefin, bile bile yalan yere yemin etmenin, yeminleri kalkan olarak kullanmanın, yeminlerin arkasına sığınıp insanları aldatmanın müna-fıkların özelliklerinden olduğu işlenmektedir.
Müminler olarak hepimiz, münafıkların ve yalan yere yemin edenlerin durumu-na düşmememiz için bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Nitekim bu konuda yüce Allah; “Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır. Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa de-ğişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/94-95) buyurmaktadır.
Dinimizce yalan söylenmesine sadece şu üç yerde izin verilmiştir. Bunlar;
- Zulüm veya haksızlığa uğrayan birinin can, mal veya namusunun zarardan kurtarılması,
- Dargın olan karı-kocanın veya iki kişinin barıştırılması,
- Harpte düşmanı yenmek için yalan söylenebileceğ
Bunlardan başka da hiçbir konuda yalan söylemeye, yalan yere yemin etmeye izin verilmemiştir. İnanç esaslarımıza göre günah ve hata kapısı peygamberlerden gayri tüm insanlara açıktır. Ancak bu açık kapıyı bahane ederek bile bile yalan söy-lememeli, yalan yere yemin etmemeli, günah ve hata işlememeliyiz. Şayet bilmeden böyle bir duruma düşmüş isek, hatamızı anladığımız zaman hiç beklemeden gü-nahlarımızı bağışlaması için Allah’a tövbe etmeli, üzerimizde kul hakkı var ise hak sahipleriyle dünyada iken helalleşmeliyiz.
Dünya hayatı bizim için bir imtihandır. Bu imtihanı kazanmak için dünyada Allah’ın bize emrettiği salih amelleri işlemeli ve bu imtihanı kazanmaya çalışmalıyız. Zira dünya hayatı ve nimetleri geçicidir. Kalıcı olan ise ahiret hayatıdır. Öyleyse fani dünya hayatı uğruna baki olan ahiret hayatımızı tehlikeye atmayalım.
Yüce Allah, yalandan ve yalan yere yemin etmekten sakınmayı cümlemize nasip etsin.