“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (İsrâ, 17/31)
İnsanın gelecek endişesi ve fazla tüketim içerisinde bulunması, dünyaya aşırı bağ-lanması, kendisine birtakım korkular üretmesine sebep olmaktadır. Sahip olduğu imkânları başkasıyla paylaşmak istememesi, onu kendisinden başkalarına adeta hayat hakkı tanımamaya götürmektedir. İşte ayette de ifade edilen fakirlik korkusuyla kişi-nin en sevdiği çocuğunu öldürmesinin temelinde bu duygunun yattığı söylenebilir.
Kur’an-ı Kerim rızkımızın Allah tarafından garanti edilmiş olduğunu beyan etmektedir. Hiçbir canlı başkasının rızkına engel olamayacağı gibi kendi rızkının azalmasına da sebep olamaz. Çünkü onu taksim eden yüce Yaratıcıdır. Hiçbir can-lının ölümü gerçekleşmedikçe rızkının bitmeyeceği de zaten kutsi hadiste belirtil-miştir (Kenzu’l-Ummâl, IV, 23). Buna göre çocukları yoksulluk endişesiyle öldürmek hem Allah’ın kaderine aykırı davranmak hem de tevekkül anlayışından sapmadır. Bu bakımdan ayette de buyurulduğu gibi, o çocukların da onları öldüren kişilerin de rızkının Allah tarafından verildiği vurgulanmaktadır. Hatta ayette rızk endişesiyle öldürülen çocukların rızklarının garanti edildiği (En’âm, 6/151) görülmektedir. Buna göre onları öldürmenin büyük bir günah olduğu belirtilmektedir.
Diğer taraftan sadece o çocukların değil, yeryüzünde bulunan bütün yaratıkların rızkının Allah tarafından verildiği (Hûd, 11/6), gökte bile rızkımızın olduğu haber verilmektedir (Zâriyât, 51/22). Bu bakımdan geçim korkusuyla çocukların hayatına kıyılması büyük günah kabul edilmiştir. Hatta masum çocukları öldürmenin günah olduğu ve kıyamet gününde öldürülen çocukların hangi suçlarından dolayı öldürül-düğünün sorulacağı ayette açıkça beyan edilmektedir (Tekvîr, 81/8-9).
Kur’an-ı Kerim’de yine, beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldüren-lerin büyük hüsrana uğrayacakları haber verildiği (En’âm, 6/140), hatta kadınlarla ya-pılan bey’atlarda da çocuklarını öldürmemeleri şartının koşulduğu bildirilmektedir (Saff, 61/12).
Peygamberimize en büyük günahlar hakkında sorulunca bunlar arasında “ken-disiyle beraber yemek yer, rızkını paylaşır korkusuyla kişinin çocuğunu öldürmesi” hususunu saydığı rivayet edilmektedir (Müslim, “İman”, 86). Hz. Peygamberimiz (s.a.s) bir yere gönderdiği ordu veya seriye komutanına çocukları öldürmemelerini emre-derdi (Müslim, “Cihad”, 3).
Cahiliyye döneminde Araplar özellikle kız çocuklarını, çalışıp kazanmadıkları, savaşlara katılamayıp düşmana karşı kabilelerini koruyamadıkları, dengi bir kimse ile evlenmemeleri durumunda kendi aile itibarlarını düşürmelerinden utanç duy-duklarından dolayı onları öldürüyorlardı. İşte kendisine kız çocuğu olduğu haberi verilen kişinin o şaşkın hâlini Kur’an-ı Kerim şöyle anlatıyor:
“Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar.” (Nahl, 16/58-59)
Cahiliyye döneminde çocuk öldürme çok yaygındı. Geçimleri zor olur diye kız çocuklarına mirastan pay vermiyorlar ve onları öldürüyorlardı. Cenab-ı Hakk da özellikle onları mirasta hak sahibi yaptı. O bakımdan çocuklarınızı öldürmeyin, diye ayet (İsrâ, 17/31) nazil oldu.
İslam’dan önce güçlüler zayıfları eziyor, kadınlara işkence ve hakaret ediliyor ve hiçbir hak tanınmıyordu. Çocuklara ve özellikle de kız çocuklarına hayat hakkı verilmiyordu. İslam, adaleti gerçekleştirerek insan olarak herkesin yaşamını garanti altına aldı. Rızkın Allah tarafından taksim edildiğini vurguladı. Yiyeceklerle ilgili dü-zenleme yetkisinin Allah’a ait olduğunu, bize hayat ve nimet veren Cenab-ı Hakk’ın bizden sonrakilere de sayısız nimetler vereceğini bildirdi.
Buna göre çocukları öldürerek açlık tehlikesini önlemeye çalışmanın yanlış bir yol olduğu ortaya çıkmaktadır. Zira nüfusun artışı ile yeryüzündeki besin kaynakla-rının azalacağını iddia ederek nüfus planlaması yapanların bile yanıldıkları anlaşıl-maktadır. Çünkü günümüzde besin kaynaklarının nüfusun artışına oranla daha faz-la arttığı yaşam standartlarının yükseldiği açıkça görülmektedir. Burada önemli olan bu kaynakların herkesin istifade edebileceği şekilde paylaşımının sağlanmasıdır.