“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır.” (Furkân, 25/68-69)
Bizleri yaratan, rızık veren ve yaşatan Rabbimizin yapmamızı emrettiği istekle-ri olduğu gibi yapmamamız ve kesinlikle kaçınmamız gereken istekleri de vardır. Bunların başında da Allah’a ortak/şirk koşma gelmektedir. Bu ise günahların en bü-yüğüdür (Buharî, “Edeb”, 6).
Allah’a ortak koşma/şirk; “birden fazla ilâhın varlığını kabul etmek, O’nun ilâhlardan meydana geldiğine inanmak, O’na yaklaştırır veya şefaatçi olur ümidiyle başka varlıklara tapmak, onları “Allah’ı sever gibi sevmek” (Bakara, 2/165), onlardan yardım dilemek, itaat etmek, korumalarına sığınmak, eşyanın ve tabiatın hakikî mü-essir olduğuna inanmak” şeklinde olabilir. Nefsimizin şerrinden, şeytanın şerrinden ve onun Allah’a şirk koşmaya davet etmesinden sabah/akşam ve yatağa yattığımızda Allah’a sığınalım (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 110) bilerek/bilmeyerek şirke düşmüş isek Rab-bimizden af dileyelim.
Rahman olan Rabbimiz özenerek yarattığı, sayısız nimeti emrimize verdiği biz insanların yaşama hakkını da kutsal ilan etmiştir. Yüce Allah Kur’an’ın başka ayetle-rinde de cana kıymayı haram kıldığını ve cezasının cehennem olduğunu (Nisâ, 4/93) belirtmiş, “haksız yere bir kişiyi öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek, bir kişiyi kur-tarmayı da bütün insanlara hayat vermek” olarak nitelemiştir (Mâide, 5/32).
Peygamberimiz (s.a.s) de Vedâ Haccı hutbesinde, bütün insanlığa hitap ederek, “Şüphesiz bu gününüz, bu ayınız ve bu beldeniz nasıl kutsal ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öylesine kutsaldır, her türlü tecavüzden korunmuştur; yani toplumun sorumluluğu ve hukukun güvencesi altındadır…” buyurmuştur.
Allah’a kul olmanın idraki içinde Rahman sıfatından tecelli eden rahmetin anlam ve hikmetini bilen biz mü’minler savaşma, nefsi müdafaa vb. hukukî bir gerekçeye dayanmaksızın asla hiçbir cana kıymamalıyız.
“Evlilik dışı cinsel ilişki” anlamına gelen zina da, dinen kesinlikle yasaklanmış büyük günahlardandır. Zina sadece tarafları ve onların yakınlarını ilgilendiren şahsî bir suç değil, bütün toplumu ilgilendiren; toplumun temel taşını oluşturan aileyi kökünden sarsan, insanlardaki namus/iffet duygusunu yok eden ve ahlaksızlığın yaygınlaşmasına neden olan sosyal bir suç/cinayettir.
Zinanın önlenebilmesi için sadece zina değil, zinaya götüren sebepler de ya-saklanmıştır. Nitekim Yüce Allah, “… Çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.” (En’âm, 6/151) buyurmaktadır. Konuyla ilgili bir başka ayette de, “Zina etmeyin” denilmeyip “Zinaya yaklaşmayın” (İsrâ, 17/32) denilmesi, zinaya götürme tehlikesi bulunan tutum ve davranışlardan, cinsel duygularımızı tahrik edici yayın-lardan da uzak durmamızın çok önemli olduğunu ifade eder.
Bu âyette belirtilen günahları işleyenlere bunun azabının “kat kat” verileceği ifadesiyle, bir günahın cezasının katlanarak verileceği değil; şirk, katil, zina gibi suçların cezalarının birbirine ekleneceği bildirilmiştir. Zina, adam öldürme ve hırsızlık gibi büyük günahların, günah ve haram olduğunu kabul edip de nefis ve şeytana yenilerek bunları işleyen ve tövbe etmeden ölen kişiler, İslam dininden çıkmadığı için, günahkâr Müslümanlardır. Affedilmeyip cehennemde ebedî kalma cezası da, sadece tövbe etmeyip şirk ve küfür üzere günahkâr olarak ölenler içindir.
Öyleyse sadece Allah’ın birliğini kabul edip O’nun hoşnutluğunu gözeterek, herhangi bir çıkar peşinde olmadan yalnızca Allah’a kulluk edelim. İnsan hayatına saygı göstererek, zinadan ve zinaya düşürecek yollardan sakınarak tertemiz, insanca ve müslümanca bir hayat sürelim.