Türk fikir hayâtının önde gelen isimlerinden Nurettin Topçu, Erzurum’daki Rus işgâli sırasında orduda topçu olarak görev yapan dedesi Osman Efendi’nin bu vazifesinden mülhem, Topçuzâdeler lakabıyla anılan Erzurumlu bir âilenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyâya gelmiştir. İlk öğrenimini Büyük Reşid Paşa Numûne Mektebi’nde, orta tahsilini ise Vefa İdâdîsi’nde tamamlayan Topçu, İstanbul Erkek Lisesi’ni 1928’de bitirdikten sonra Avrupa’da eğitim görmek için girdiği sınavı kazanarak Fransa’ya gitti. Fransızcasını geliştirdikten sonra Strasburg Üniversitesi’nde felsefe tahsiline başlayan Topçu, bu eğitimi boyunca, Türkiye’den Fransa’ya gelen, kimi o esnâda tanınmış kimi sonraki dönemlerde alanlarında temâyüz edecek bâzı önemli isimlerle de tanışma imkânı buldu. Bunlar arasında, Remzi Oğuz (Arık) ve Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu) gibi bilhassa Anadolucu düşünce içerisinde isimleri Topçu’yla berâber anılacak olan, aynı zamanda Türk arkeolojisi ve sosyolojisinin öncü isimlerinin dışında, Ali Fuat (Başgil), Hâlide Edip (Adıvar) ve Adnan (Adıvar) da yer almaktadır.
Fransa’da dil öğrenmeye başladığı sıralarda L’Action (Hareket / Eylem) teziyle Fransız düşünce târihinde önemli bir yer edinmiş olan Maurice Blondel ile tanışan Topçu, ileride, Blondel’in ahlâkî ve metafizik her tür insan faaliyeti olarak tanımladığı hareket felsefesinden, felsefenin araçlarını kullanarak irâde yoluyla tabiatüstüne ulaşmayı amaçlayan düşüncesinden etkilenerek çeşitli ahlâk anlayışları karşısında, Selçuklu ve Osmanlı tecrübesini, üzerinde şekillendikleri Anadolu coğrafyasını merkez ittihaz etmek sûretiyle ele alıp, geliştireceği bir ahlâk ve irâde felsefesini savunacaktır. A. Gündoğan’ın ifâdesiyle Topçu’nun hareket felsefesine olan eğilimini onun düşüncesinde önemli bir yere sâhip olan Anadolu gerçeği ve İslâm tasavvufundan ayırmak mümkün değildir. Şarkiyatçılığın önemli ismi ve Hallâc-ı Mansur hakkında muazzam bir çalışmanın müellifi olacak olan Louis Massignon’a, O. Okay’ın tâbiriyle, (artık) “Fransızca’yı en doğru bilen birkaç Türk’ten biri” olarak, Türkçe dersleri de veren Nurettin Topçu’nun, Blondel’in Hıristiyan personalizmine karşılık kendi hareket felsefesinin temelinde yer alacak mistik sezgiden İslâm tasavvufuna yönelen ilgisinin kaynağında büyük oranda bu âlimin tesirleri vardır.
1934 yılında, ahlâk felsefesiyle ilgili hazırladığı ve çok sonraları, 1995’te İsyan Ahlâkı adıyla tercüme edilecek olan Conformisme et Révolte-Esquisse d’une Psychologie de la Croyance adlı teziyle[1] Sorbonne’dan felsefe doktorası alan ilk Türk öğrenci olan Topçu, 1934’te Türkiye’ye dönerek Galatasaray Lisesi’nde felsefe hocası olarak göreve başladı ve böylece, kırk yıl boyunca, kendi ifâdesiyle, “mâbede girer gibi” gireceği sınıfa, ilk adımını attı. Kısa bir süre sonra, okul müdürünün bâzı öğrencilere iltimas geçmesi talebini reddettiği için İzmir Atatürk Lisesi’ne tâyin edilen Topçu, bu şehirde, Şubat 1939’da, ilk müessiri Blondel’in felsefesinden esinlenerek ismi konulan, Hareket dergisini çıkarmaya başladı.
Topçu’nun, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını eleştirdiği bir yazısı dolayısıyla İstanbul Vefa Lisesi’ne nakledilmesiyle, 6. sayısından îtibâren yayımı İstanbul’da sürdürülen ve düşünce târihimizde çok mühim bir mevkii işgâl eden Hareket dergisi, bâzısı on üç yılı bulan fâsılalarla, Topçu’nun vefâtından altı yıl sonraya kadar neşredilmiştir. 158 sayısı Topçu’nun idâresinde çıkan ve 186 sayı yayınlanan derginin en faal devresi, Ocak 1966 – Mart 1977 târihleri arasındaki periyottur. Bu dönemde 115 sayı yayınlanmış ve Mart 1979 – Eylül 1981 yılları arasında çıkan son evresinde Fikir ve Sanatta Hareket adını almış olan dergi, ilk neşredildiği günden îtibâren resmî ideolojinin dışında bir çizgi tâkip etmiş; millî târihi İslâm dini ile kaynaşmış Anadolu Türklüğünün mâcerâsı olarak ele alan Anadolucu bir milliyetçiliğin ve İslâm toplumunun gerçek nizâmı olarak görülen sosyalizm üzerinde yükselen İslâmî bir düşüncenin savunuculuğunu yaparak, Topçu’nun, derginin otuzuncu yılındaki değerlendirmesinde belirttiği şekilde, “İlâhî prensiplerini Kur’an’da buldu(kları) bir kalp ahlâkının felsefî temellerini” oluşturmaya çalışmıştır. Topçu, İslâm sosyalizmiyle telif edilmiş bir milliyetçilik fikrini savunmakla birlikte, Ziya Gökalp’ın temsil ettiği milliyetçi anlayış içerisindeki ferdi cemiyete fedâ eden, “fert yok cemiyet var”cı sekter cemiyet idealizmini reddetmiş, insanın, özgür irâdesiyle cemiyetten daha güçlü olabilmesini sağlayan şahsiyetiyle önemli olduğunu belirterek, onun, hem kendi hodkâmlığında hem cemiyet idealizminde yok olmadan denge içinde yükselmesini sağlayacak bu şahsiyete önem vermiştir. Ayrıca İ. Kara’ya göre, Topçu’nun tasavvuf ve bilhassa vahdet-i vücut telakkisi de “şahsiyeti öne çıkaran bir isyan, irâde ve hareket fikri taşıması dolayısıyla kelâm ve fıkha dayalı” diğer İslâmî yordamların önüne geçirilmiştir. Onun sosyalizminin bir iktisâdî mesele olmaktan ziyâde bir ahlâk meselesi olmasında da bu şahsiyetçiliğinin etkisi vardır.
Hareket dergisi, Türk fikir hayâtında, özellikle milliyetçi İslâmî eğilimleri olan dergiler içerisinde, tıpkı Büyük Doğu dergisi gibi, bir ana damar teşkil etmiş ve Nurettin Topçu’nun ağırlığının ve yönlendiriciliğinin hissedildiği bütün yayın hayâtı boyunca, “Hareket ekolü” adıyla anılan bir düşünce geleneğinin oluşmasını sağlamıştır. 1953’te kapatılan Türk Milliyetçiler Derneği ile aynı yıl açılan Milliyetçiler Derneği içinde çeşitli faaliyetler yürüten Topçu’nun dergisinde imzâsı olan isimlerin, birbirinden çok uzak olmamakla birlikte, Topçu tarafından doktrine edilmiş tek bir fikrî çizgide yer almadıklarını da belirtmek gerekir. Sayfalarında Hilmi Ziya Ülken, Mehmet Kaplan, Remzi Oğuz Arık, Hasan Basri Çantay, Ahmet Kabaklı, Ali Nihat Tarlan, Emel Esin, Cemil Meriç, Tarık Buğra, Mustafa Kutlu gibi ilim, fikir, sanat ve edebiyat târihimizin önemli sîmâlarını barındıran dergi, 1967’den 1975’e kadar aynı adla kitap yayıncılığı da yapmış ve o târihten îtibâren bu yayın faaliyeti Dergâh Yayınları adıyla günümüze kadar ulaşmıştır.
Nurettin Topçu, 1968’de, kendisi üzerinde etkisi büyük bir diğer filozof olan ve Necmeddin Kemal’in ifâdesiyle “Türk düşüncesinde ruhçu ve mâneviyatçı bir çizginin teşekkülünde” tesir sâhibi Henri Bergson hakkında kaleme aldığı, Bergson başlıklı doçentlik çalışmasını neşretmiştir. Tıpkı aynı kaynaktan beslenen Necip Fazıl gibi, onun milliyetçiliğinin rûhî muhtevâsında da Bergson’un katkısı önemlidir. Bu, Topçu’nun, tenkit ettiği bir sosyolojizmi Durkheim’ın etkisiyle benimseyen, Gökalp milliyetçiliğinin karşısında, yeni bir anlayışı ortaya koymasını sağlayan başka bir fikrî verâset halkası oluşmasını sağlamıştır. Böylece o, Hegel’in anlayışına da benzeyen bir millet târifini, geçmişten geleceğe uzayan soyut tasavvurlarla oluşmuş bir târih anlayışına yaslanarak yapmış; özgün bir milliyetçi damarın, hem resmî tezlerden hem onların hâricinde olmakla berâber onları da besleyen Gökalp çizgisinden farklı bir mecrânın meydana çıkmasını sağlamıştır.
Nurettin Topçu’nun, doktora ve doçentlik çalışmaları ile sosyoloji, psikoloji, felsefe, mantık ve ahlâk konularında kaleme aldığı ders kitapları dışındaki bütün eserleri yazılarından yapılan derlemeler olarak vücut bulmuştur. Ayrıca Hareket dergisi dışında Komünizme Karşı Mücadele, Türk Yurdu, Büyük Doğu, Sebîlürreşâd gibi mevkûtelerde; Akşam, Yeni İstanbul, Son Havadis gibi gazetelerde yazılar yazan bu önemli mütefekkirin, 1926 – 1936 yılları arasında telif ettiği; fakat ölümünden çok sonra, 1999’da neşredilen Reha adlı bir aşk romanı ile Taşralı başlığı altında bir araya getirilen hikâyeleri de bulunmaktadır.
Göktürk Ö. Çakır