“Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.” (İsrâ, 17/35)
Kişinin mali haklarının korunması, aldanmaması için ölçü ve tartının doğru yapılması önem arz etmektedir. Çünkü karşılıklı olarak hakkın zayi olmaması karşı tarafa duyulan kin ve düşmanlık duygularının yok edilmesi bu iki hususa riayet etmekle mümkün olur. Konumuzu teşkil eden âyette de ölçü ve tartının tam ya-pılması hâlinde bunun sonucunun daha hayırlı olacağı vurgulanır. Ölçülü olmak kâinatın dengesini sağlar, adaletin gerçekleşmesine vesile olur. Zira ayette “Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.” (En’âm, 6/152) diye buyrulmuştur. Cenab-ı Hak da kâinatı bir ölçüye göre yarattığını bize bildirmektedir: “Allah göğü yükseltti ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşmayın.” (Rahmân, 55/7-8) Çünkü plansızlık ölçülü olmamak kaosa kargaşaya haksızlığa sebep olur.
Ölçeği tam anlamıyla kullanmak, hile yapmamak ve doğru bir terazi ile tartmak yaşadığımız dünyada hakların korunması için önem arz eder. Ayrıca insanların bir-birlerine karşı güven duymalarına vesile olur. Mesela doğru ölçü yapmayarak veya tam olarak tartmayarak bizi aldatan kişiden elbette alışveriş yapmak istemeyiz. O tür insanlara asla güven duymaz ve daima kötülükle anarız. Buna karşılık ölçü ve tartıya riayet edenleri ise daima över ve takdir ederiz. Doğru olarak ölçmek tartmak hayırlı bir iştir, sonuç bakımından da güzeldir. Yani bu davranış dünyada zengin olmaya, ahirette de sevap kazanmaya vesile olur.
Ölçü ve tartıyı doğru tutmak, dinî bir emir olmakla beraber eksik yapmak büyük günahlar arasında sayılmıştır. Nitekim ölçü ve tartıda hile yapan kimselerin azapla tehdit edildiği ve yaptıkları davranışların onları helake götüreceğine dair Kur’an-ı Kerim’de ayet-i kerimeler bulunmaktadır. Cenab-ı Hak, ölçüyü eksiksiz, tam yap-mamızı ve tartıyı da zülüm ve haksızlığa sapmadan adaletle yapmamızı emretmektedir. Kendimiz için ölçüp tartarken tam, başkalarına karşı eksik yaparsak haksızlık etmiş ve kınanmış oluruz (Mutaffifin, 83/1-3). Bu bakımdan ölçü ve tartıyı tam olarak yapmamız emredilmektedir (Rahmân, 55/9, Hûd, 11/84-85).
Kur’an-ı Kerim’de, Medyen halkına gönderilen Şuayb (a.s) ticarette, ölçü ve tartıda hile yapmayı alışkanlık hâline getiren kavmini bundan sakındırdığı haber verilmektedir (Şuarâ, 26/181-183). Kureyşliler de Medyen halkı gibi ticarette hile yapıyor eksik ölçüp tartıyorlardı. Böylece fazla miktarda para kazanıyor, halkı ezi-yorlardı. Kur’an-ı Kerim’de bu yanlış davranışların önceki toplumları helak ettiği, böyle davrananların da onlar gibi mahvolacağı hatırlatılarak, Kureyşlilerin bu yanlış davranışlarından kaçınmalarının gereğine şu ayetle vurgu yapılmıştır: “Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız.” (En’âm, 6/152) Peygamberimizin hadisinde de ölçü ve tartıyı doğru olarak yap-mayanların dünyada da kuraklık ve kıtlık ile cezalandırılacağı bildirilmektedir(İbn Mâce, “Fiten”, 22). Rahman sûresinde de göklerin düzeninin dahi dengeye bağ-lı olduğu belirtilerek ölçü ve tartıda doğruluğun önemi vurgulanmıştır (Rahmân, 55/7-9).
Bütün bu emirler, ticari hayatta ölçü ve tartıya tam olarak riayet edip adaleti ger-çekleştirmenin, insanları aldatmamanın toplum düzenindeki önemini göstermekte-dir. Diğer yandan bu emirlere aykırı davranışların ise Allah’ın gazabına sebep olacağı vurgulanmaktadır. İnsanları ölçü ve tartıya riayet edip hileli davranışlardan alıko-yacak en büyük faktör ise, hiç kuşkusuz ahiret inancıdır. Ahirette hesap, ceza ve mükâfata kesin olarak inananlar, asla böyle aldatmalara cesaret edemezler, Allah’tan korkarlar. Ancak ahirete inanmayanlar, biraz daha fazla kazanabilmek için ellerin-den gelen her türlü haksızlığı yapmakta bir sakınca görmezler.