“Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız
yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.” (Hûd, 11/84-86)
Kulluk bilinciyle donanmamızı isteyen yüce Rabbimiz, yukarıda mealini ver-diğimiz ayetlerde bizlere Medyen halkına gönderdiği Şuayb (a.s)’ın kavmiyle olan mücadelesini haber vermektedir. Peygamberleri aracılığıyla kendilerine ölçü ve tar-tıyı tam yapın, haksızlık yapmayın, eğer içinde bulunduğunuz kötü duruma devam
ederseniz sonuçta cezaya çarptırılırsınız diye ikazda bulunmaktadır. Şuayb (a.s) da diğer peygamberler gibi inkârcı ve putperest halkına önce Allah’tan başka tanrı olmadığını anlatmış ve herkesi O’na kulluk etmeye çağırmıştır. Ancak Medyen halkı, putperestliğinin yanında toplumsal ahlak, özellikle ticaret ahlakı ba-kımından da bozulmuştu. Alışverişlerinde hep birbirlerini aldatırlardı. Hz. Şuayb bu konu üzerinde çok durdu; ölçüyü tartıyı eksik tutmamalarını, adaletle ve düzgün ölçüp tartmalarını, kendi çıkarları uğruna insanların mallarının değerini düşürmemelerini ve bozgunculuk yaparak toplum düzenini bozmamalarını söyledi. Böylece hak dinin tevhid ve adalet ilkelerini toplumda yerleştirmeye çalıştı. Özellikle dü-rüstlük ilkesi üzerinde durdu. Kişinin, insanî ilişkilerde dürüst olmadıkça Allah’a karşı da dürüst olamayacağını anlattı…
Bu ayette anlatılanlar her ne kadar özelde Şuayb (a.s)’ın kavmiyle ilgiliyse de ge-nelde hepimizi bağlayıcı mahiyette olup ölçü ve tartıya dikkat etmemiz gerekmekte-dir. Ayrıca Kur’an’daki bu tür kıssalarla geçmiş milletlerin başlarına gelen olaylardan ibret almamız istenmektedir. Zaten Kur’an’da ölçü ve tartının tam yapılması, adaletli davranılması ve hiç kimsenin hakkına tecavüz edilmemesi genel ifadelerle başka surelerde de emredilerek şöyle buyurulmaktadır:
“Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç ba-kımından daha güzeldir.” (İsrâ, 17/35)
“Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların mal-larını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
(Şuara, 26/181-183)
Bu ayet-i kerimelerden de ölçü ve tartıda eksiklik yapmamamız, doğru teraziyle tartmamız ve insanların haklarını yemememiz gerektiğini çok açık bir şekilde anla-mış oluyoruz. Eğer ticarette doğru dürüst davranmazsak, bunun toplumda huzur-suzluğa ve karışıklığa sebep olacağı açıkça ortadadır. Toplumdaki huzursuzlukların sebeplerine şöyle bir bakacak olursak ya ticari işlerimizdeki aksaklıklardan ya da genel manada haksızlıklardan kaynaklandığını görürüz. Toplumumuzda da çokça söylendiği gibi haramın binası olmaz. Eğer Rabbimizin ticaretle ilgili bu uyarılarını dikkate almazsak, Mevla’mızın şu ayetlerine muhatap olur, kınanırız:
“Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp al-dıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzu-runda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” (Mutaffifin, 83/1-6)
İşte bu âyetlerde Rabbimiz, fazla izaha ihtiyaç bırakmadan ölçü ve tartıda adil ol-mamızı, kimsenin hakkını yemememizi belirtmiş, hile yapanların vay hâline diyerek bizleri uyarmıştır. Şunu unutmayalım ki, ahirette bu dünyadaki yaptıklarımızdan hesaba çekileceğiz. Allah’ın huzuruna kul hakkıyla gitmemeliyiz. Çünkü hak sahibi hakkını helal etmedikçe, bundan kurtulmamız mümkün değildir. Namaz kılıyoruz, oruç tutuyoruz, zekât veriyoruz… Kısaca ibadetlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz ama başkalarının hakkını yediğimizde hak sahibi hakkının karşılığı olarak sevapla-rımızı alınca ahirette elimizde sevap diye bir şey kalmayacak ve Peygamberimizin ifadesiyle “Müflis” durumuna düşeceğiz (Müslim, “Birr”, 15).
Şimdi hepimiz bir muhasebe yapalım. Acaba bizler ticaretimizde karşımızdakini aldatıyor muyuz? Ölçü ve tartıyı tam yapıyor muyuz? Yoksa bizler bir şeyler alırken fazla, başkalarına bir şeyler verirken de eksik mi veriyoruz? Bu sorulara; ben, ticare-timde, kimseyi kandırmıyorum ve rızkımı helalinden kazanıyorum, diyebiliyor mu-yuz? Eğer bu konuda eksiklerim var, kendimi düzeltmem lazım diyorsak bugünden tezi yok yanlışlarımızı hemen düzeltmeli ve Rabbimizin emrettiği çizgiye gelmeliyiz. Çünkü ilk başta verdiğimiz ayet-i kerimede de belirtildiği gibi biz inananlar için Allah’ın bıraktığı helâl kazanç bizim için daha hayırlıdır.