Devrim öncesi güneyin edebiyatı soylu ve dünyeviydi, güney plantasyonlarının güçlü sosyal ve ekonomik sistemlerini yansıtırdı. İlk İngiliz göçmenleri dinsel özgürlük için değil ekonomik fırsatlar için güneydeki sömürgelere yönelmişlerdi.
Her ne kadar bir çok güneyli kölelerinden çok da fazla iyi yaşayamayan fakir çiftçiler ve ticaretle uğraşan insanlar olsalar da, güneyli okumuş üst tabaka, kölelikle sağlanabilen, soylu ve toprakları olan efendilerin oluşturduğu klasik, Eski Dünya idealleri tarafından şekillendirilmişti.
Bu gelenekler zengin güneylileri bedenleriyle çalışmaktan kurtardı, onlara boş vakit sağladı ve Amerika’nın ıssız ve boş topraklarının ortasında soylu bir yaşantı kurma rüyasını gerçek kıldı. Püritenlerin çok çalışmaya, eğitime ve ciddiyete verdikleri öneme çok az rastlanıyordu – bunun yerine daha çok at binme ve avlanma gibi zevkler öne çıktı. Kilise, vicdanın ayrıntılı bir biçimde inceleneceği bir forum olmak yerine, soylu sosyal yaşamın merkeziydi.