Kuruluş devirlerinde Davud-ı Kayseri gibi büyük bir müderris yetişirken II. Murad’ın sonlarına kadar Türkçe resmî dil olarak kullanılmıştır. XIV. yüzyılın en önemli edebiyatçılarının arasında Ahmedî, şeyhî, Sinan, Süleyman Çelebi ve Ahmed Daî’yi sayabiliriz. Kuruluş devirlerinde yapılan sanat eserleri arasında Bursa’daki Ulu Cami, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe; Edrine’deki Muradiye Üç şerefeli ve Eski Camiler zikredilebilir. Çinicilik, oymacılık, tezhib, nakkaşlık gibi güzel sanat dallarında da büyük ilerlemeler olmuştur. Bu yüzyılda yetişen ilim adamları arasında matematikçi Ali Kuşçu, Mirim Çelebi, devrin müderrislerinden Molla Güranî, Molla Zeyrek, Hocazâde, Hâtipzâde’yi sayabiliriz. Devrin ünlü edipleri arasında Sinan Paşa ile Ahmed Paşa oldukça önemlidir. Fatih Sultan Mehmed de devrin şairleri arasındadır. Şiirlerinde Avnî mahlâsını kullanırdı.
Mimar Ayaz, Mimar Kemaleddin ve Mimar Hayreddin Osmanlılar’ın ilk büyük mimarlarındandır.
XVI. yüzyılın en büyük bilginleri arasında Zembilli Ali Cemli Efendi, İbni Kemal, Ebussud Efendi, Mirim Çelebi, Seydi Ali Reis’i sayabiliriz. Matematik alanında Mirim Çelebi, tıp dalında Ahi Ahmed Çelebi yetiştiler. Dil ve edebiyat alanında ise Fuzulî, Bakî, Hayalî, Nev’i ve Lâmiî gibi divân şairleri, Kul Mehmed, Öksüz Dede gibi halk edebiyatçıları yetiştiler. Tarihçiler arasında Lütfi Paşa, Hoca Saadeddin Efendi, Ali Efendi, Selânikî yetiştiler. Mimarlık alanında büyük Türk mimarı Koca Sinan yetişti. Ömrü boyunca 323 bina yapan Mimar Sinan’ın en önemli eserleri arasında şehzâde Camii, Süleymaniye Camii, Edirne’deki Selimiye Camii, Mihrimah Sultan Camii, Rüstem Paşa Camii’ni sayabiliriz. Nakkaşlık, çinicilik, hattatlık, tezhiblik, mücellitlik gibi sanat dallarında da büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu dönem denizcilerinden Pirî Reis’in “Kitab-ı Bahriye” adlı eseri ile Seydi Ali Reis’in “Mir’at-ül Memâlik” adlı eserleri de oldukça önemlidir.
XVII. yüzyılda yetişen Nef’i, ġeyhülislâm Yahya ve Nailî Türk klasik şiirinin en büyük şairleridirler. Felsefe alanında Nabi ve Nev’izâde Ataî, Türk halk edebiyatında Kuloğlu, Âşık Ömer, Gevherî, Karacaoğlan yetişmişlerdir. Bu devirde yaşamış olan büyük Türk bilgini Kâtip Çelebi (Hacı Kalfa), coğrafya dalında Cihan-nüma, bibliyografya dalında Keşf’üz-Zünûn, Atlas Minor tercümesi gibi değerli eserler yazmıştır. Gene devrin büyük seyyahı Evliya Çelebi, tarih dalında Solakzâde, Müneccimbaşı, Naima’nın eserlerinden başka devlet teşkilâtı ve devlet düzeninde görülen bozuklukların düzeltilebilmesyile ilgili olarak kaleme alınan Koçi Bey Risalesi oldukça önemlidir.
Bu dönemde yapılan Sultanahmet Camii Mimar Mehmed Ağa’nın eseridir. Bu camide Mehmed Ağa klasik üsluptan ayrılarak yeni bir şekil vermeye çalışmıştır. Topkapı Sarayı’nda IV. Murad tarafından iki seferin hatırasına yaptırılan Bağdat ve Revan Köşkleri yalnızca XVII. yüzyılın değil, Türk sanatının en güzel örnekleridi.
XVIII. yüzyılda ise Nabi, Nedim, Koca Ragıp Paşa, Osmanzâde Talip, Fıtnat Hanım ve Şeyh Galib gibi edipler yetişti. Sanat eseri olarak bu devirden III. Ahmed ÇeĢmesi ve I. Mahmud ÇeĢmesi kalmıştır.
XIX. asırda özellikle Tanzimat Devri’nde Türkçe’nin yabancı terim ve deyimlerden kurtarılmasına çalışıldı: Sade bir Türkçe ile şiirler ve yazılar yazılmaya başlandı. ġinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal makale, tiyatro ve roman türlerinde eserler verdiler. II. Abdülhamid devrinde Tevfik Fikret, Halit Ziya ve Cenap Şehabeddin “Servet-i Fünûn” adıyla yeni bir edebî akımın öncülüğünü yaptılar. Dildeki sadeleşmeyi terk ederek sanat uğruna Arapça ve Farsça terimlere ağırlık verdiler. II. Meşrutiyet’le birlikte “Fecri âti” adıyla anılan yeni bir edebî cereyan görüldü. Bunun temsilcileri arasında Ahmed Haşim, Faik Ali, Celâl Sahir ve Refik Halid’i görüyoruz. Bu arada millî edebiyat akımı da oldukça gelişti. Mehmed Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Yusuf Akçura, Ömer Seyfeddin, Ali Canip gibi kişiler yetişti.
Bu dönemde Avrupa’dan alınan borç paralarla Dolmabahçe, Beylerbeyi ve Çırağan Sarayları yaptırıldı.