Putin 1975 yılında hukuk fakültesinden mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından Sovyet İstihbarat Servisi KGB’de göreve başlamış ve 1985 yılında KGB binbaşısı olarak görev yapmıştır. 1990 yılında Doğu Almanya Cumhuriyeti’nde yaşamıştır. 1991 yılında St. Petersburg Belediye Başkanı Sobchak yönetimi altında çalışmıştır. 1996 yılında seçimleri kazanamayan Sobchak’ın yanından ayrılarak Kremlin Mal müdürü Pavel Borodin’in başyardımcısı olmuştur. 1999 yılında Başbakan olarak göreve başlamadan önce 1998 yılında Putin, ismi Federal Güvenlik Servisi (Rus İstihbarat Servisi) olarak değişen kurumun başkanı olarak görev yapmıştır.
Putin 26 Mart 2000 yılındaki seçimlerin ardından iş başına gelmiş ve ülkede beklenen istikrarı sağlamak için çalışmalarına başlamıştır. Bu istikrar hem siyasal hem ekonomik alanda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yeltsin döneminden miras kalan oligarklar ve ekonomide yaşanan yolsuzluk iddialarının Putin yönetiminde ele alınarak ortadan kaldırılması çalışmaları Putin’e destek sağlamıştır. Ayrıca Putin’in Çeçenistan’da ortaya çıkan direnişi önlemesi güvenlik konusunda da istikrar sağlamasına yardımcı olmuştur. Bunun yanında dış politikada da aktif rol oynamıştır. Böylelikle Rusya halklarının itibarını korumuştur. 2 Mart 2008 tarihinde Medvedev’in, yapılan başkanlık seçimlerini kazanması nedeniyle görevden ayrılmıştır.
Putin Çeçenistan’daki direnişe karşı mücadelesi, Rus milliyetçiliğini desteklemesi, milliyetçi ve devletçi anlayışı sentezleyerek yönetiminde bu anlayışı benimsemesi, yıllardır ekonomik sıkıntılar yaşayan halkın sorunlarını sona erdireceği izlenimini uyandırması bu süreçte başarılı olmasını beraberinde getirmiştir. Bu girişimlerini medyanın devlet tekelinde olması kolaylaştırmıştır.
Putin Rusya’nın yeniden inşası için bir takım hedefler belirlemiştir. Öncelikle Rusya’nın uluslararası alanda kaybolan gücünü arttırmak ve itibarını düzeltmek, dünya nezdinde gücünün göstergesi olacak silahlı kuvvetleri canlandırmak, ekonomik anlamda dünya devleri arasında yerini almasını sağlamak, ülke refahını arttırmak ve tüm bunları merkezi bir devlet anlayışıyla yerine getirmek en büyük hedefleri olmuştur.
Sovyetler döneminde Komünizmi kurma ve ABD ile rekabet söz konusu olmuştur. Sovyet halkına Sovyet sisteminin ülke ve daha sonra dünyada yayılacağını dayatan ideoloji aşılanmıştır. Fakat Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki ortamda bir belirsizlik oluşmuş ve bu belirsizliği gideren kişi Vladimir Putin olmuştur. Bu doğrultuda siyasal bir terim olarak Putinizim kavramı ortaya konmuştur. Putin’e muhalefet eden Boris Nemstov ve Vladimir Kara-Murza tarafından bu kavram, Rusya’yı yeniden inşa etmek için merkezi yönetimi güçlendirerek otoriter bir rejim oluşturmak olarak ifade edilmiştir. Putin’in oluşturmaya çalıştığı merkezi yönetimin üç temel belirleyeni olmuştur. Bunlar; ilk olarak eski KGB yeni Federal Güvenlik Servisi (FSB) çalışanları, askerler, bürokratik elit, ikinci olarak oligark olarak adlandırılan zengin ve nüfuzlu iş adamları, son olarak da milliyetçiliktir. Bu yöntemle devlet içinde güçlü bir merkezileşme söz konusudur. Devletin her alanında, birkaç medya organı dışında tüm medya devlet kontrolüne alınmıştır. Sivil toplum örgütlerinin de birçoğu devlet eliyle kurulmuştur ya da desteklenmektedir. Oligarklar; çok zengin, petrol, gaz ve maden alanındaki işletmeleri yöneten iş adamlarıdır. Yeltsin dönemi oligarkların zirveye çıktıkları dönem olmuştur. Bu dönemde devlet meselelerine de müdahale edebilmişlerdir. Putin ise bu kesimi devlet işlerinden uzaklaştırmıştır. Devletin koyduğu kurallara uyduğu sürece faaliyetlerini sürdürmelerine izin vermiş, devlet kontrolünden çıkanları ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Putin son olarak da milliyetçiliği söz konusu güçlü ve merkeziyetçi Rusya’yı kurmak için önemsemiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından halkın güçlü bir otoriteye ihtiyaç duyması sebebiyle milliyetçilik duyguları kabarmış ve Putin de bu kavramı kullanmıştır.
Putin göreve başlaması ile birlikte Rusya’nın siyasal sistemini yeniden inşa etmek için çalışmıştır. Merkezileşme yönünde hareket ederken ordu, istihbarat teşkilatları, merkez kurumlarını kendine bağlamıştır. Bu aşamada en büyük sorun farklı etnik toplulukların aynı bünye içerisinde yaşıyor olmasıdır. Bu topluluklar arasında bütünlük oluşturmak hayli zor bir durumdur. Bu anlamda başarı sayılabilecek bir durum da Putin’in yönetimi esnasında Çeçen savaşlarını sonlandırmasıdır. Her ne kadar etnik sorunlar tam anlamıyla bitmese de BDT ülkelerinin birçoğunda Rus kimliği oluşturulmaya çalışılmıştır. Yeltsin dönemindeki güvenlik sorununun aşılarak suç oranlarının düşürülmesi de Putin’in elde ettiği başarılar arasında yer almıştır. Ekonomide gerçekleşen iyileşme de Putin’in başarısını perçinlemiş ve halkın desteğinin artmasını sağlamıştır. Doğrudan yabancı yatırımlar, know-how gelişiminin devlet tarafından desteklenmesi, özelleştirmelerin sonlandırılması, yüksek teknoloji yatırımlara öncelik verilmesi, ekonomideki refahın sadece petrol fiyatlarının yükselmesi sonucu oluşmadığının göstergesi olmuştur. Dış politikada da Yeltsin dönemindeki gibi kabullenmiş bir siyaset izlememiş, Rusya’yı “egemen bir demokrasi” adı altında uluslararası arenada yeni bir güç merkezi olarak tanıtmıştır.
Putin yönetiminde başarılar kadar başarısızlıklar da bulunmaktadır. Sivil toplum hareketlerinin uluslararası bağlantılarının kesilmesi, yolsuzlukla mücadelede yetersiz kalınması, muhaliflerin faili meçhul cinayetleri, sağlık sistemindeki sorunlar, işçilerin taleplerinin karşılanmaması, azınlıklara yönelik baskıcı politikalar gibi sorunlar baş göstermektedir. Fakat bu sorunlara rağmen Putin, Rus toplumu tarafından güven ve istikrarı sağlayan bir lider olarak kabul edilmiştir.
26 Mart 2000 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Putin, vekâleten bulunduğu koltuğa resmen oturmuştur. Putin’in 2 dönem başkanlık görevi boyunca liderlik ettiği Rusya’nın en güçlü ve büyük siyasi partisi Birleşik Rusya (Единая Россия; Yedinaya Rossiya) Partisidir. Parti, 1999 yılının sonunda Putin’in devlet başkanlığı seçimlerine hazırlanırken kurmuş olduğu Birlik Partisi ile Anavatan(Bütün) Rusya Bloğu’nun 2001 yılında birleşmesi sonucu oluşmuştur. Putin başkanlığı süresince partiye önderlik etmiştir. Merkezi ve milliyetçi bir parti olarak nitelendirilecek Birleşik Rusya Partisinin ideolojisi, Rusya’nın eski gücüne kavuşturulması ve dünya üzerindeki yerini tekrar alması üzerine kurulmuştur. Birleşik Rusya Partisi’nin en büyük gençlik organizasyonu “Genç Muhafız” (Molodaya Gvardiya) adlı gençlik koludur. 150 binden fazla kişi bu bünyenin çatısı altında toplanmış olup 2000 yılından beri varlığını sürdürmektedir.
2001 yılında Putin yanlısı Birlik Partisi ve eski Başbakan Yevgeny Primakov ve Moskova Belediye Başkanı Yuri Luzhkov’un Anavatan (Bütün) Rusya partilerinin birleşmesi ile oluşan parti, Rusya’nın politik anlamda merkezini ele geçirmek için Kremlin tarafından kurulmuş politik bir oluşumdur.
Vladimir Putin iki dönem boyunca yürüttüğü başkanlık görevinde Rusya’da otoriter bir rejim yaratmıştır. Otoriter rejimlerde parti ve devlet iç içe geçmiş durumdadır. Parti, bölgesel ve ulusal seçimlerde ezici zaferler kazanmak için devlet kaynaklarına ve politikalarına erişimi kullanır. Putin’in liderlik ettiği Rusya’nın en güçlü partisi Birleşik Rusya (Edinaya Rossiya), partinin başkan ve parlamentoyu birbirine bağlayan rolünü örneklendirmektedir.