“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” (Hûd, 11/90)
Rabbimiz, bizi en güzel şekilde yaratmış ve bizden de kendisine kullukta bu-lunmamızı istemiştir. Ancak bizler insan olmamız nedeniyle zaman zaman Rabbi-mize kullukta kusur eder ve yanlışlıklar yaparız. Çünkü biz insanlar iyilik yapmaya da kötülük yapmaya da mütemayil bir yapıdayız. Bu yapımız gereği zaman zaman unutur, yanılır ve hata edebiliriz. Ancak bize düşen, “Rabbinizden bağışlanma dile-yin, sonra O’na tövbe edin.” emrini dikkate alarak hatada ve günahta ısrar etmemek ve O’ndan bağışlanma dilemektir.
Yüce Rabbimiz bizlere olan rahmeti, acıması ve sevgisinin sonucu olarak bizleri hemen cezalandırmamakta, tövbe etmemiz için zaman tanımaktadır. Hatta günah işlediğimizde nasıl davranmamız gerektiğini ve günahta ısrar etmememizi bizlere öğütlemektedir. Bu konuda bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
“Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!” (Âl-i İmran, 3/135-136)
Bu konuda örneğimiz, ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem (a.s) olmalıdır. Çünkü o da yüce Rabbimizin, “şu ağaca yaklaşmayın” emrini unutmuş ama peşin-den hemen tövbe etmiş ve yüce Allah da tövbesini kabul etmiştir (Bakara, 2/35, 37). İlk insan olan Âdem (a.s)’in bu yanılmasından dolayı “ilk unutan ilk insandır” denilmiştir. Öyleyse biz de unutabiliriz, yanılabiliriz. Ama tövbe ettiğimizde affe-dileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız. Kullarına sonsuz rahmet eden ve tövbe kapısını sonuna kadar açık tutan Rabbimiz, biz kullarının tövbe etmesi ve bağışlanma dilemesiyle “vedud” “çok seven” sıfatı gereği çok sevinir. Allah’ın biz kullarının tövbesinden hoşnut olacağı bir hadis-i şerifte şöyle açıklanmaktadır:
“Allah (c.c), sizden birinizin tövbe etmesiyle o kimsenin yitiğini bulduğu zamanki sevinmesinden daha çok sevinir.” (İbn Mâce, “Zühd”, 30)
İşte bu hadis-i şerifte de belirtildiği gibi günahlarımıza tövbe etmeli, O’ndan bağışlanma dilemeliyiz. Böylelikle hem kendimizi sevindirmiş hem de Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış oluruz. Biz kullarına olan rahmeti gereği bizlerin tövbe etmesine sevinen Allah (c.c)’ın, mağfiret kapılarını daima açık tuttuğunu belirten Peygamberimiz (s.a.s); “Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için gece, gece günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için de gündüz kulun tövbe etmesini bekler, bu durum kıyamete kadar devam eder.” (Müslim, “Tevbe”, 32) buyurmaktadır. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki Allah (c.c), tevbeleri kabul eden ve kullarına çok merhametli olandır (Tevbe, 9/104). Yeter ki biz tövbe edelim ve O’na yönelelim.
Tövbe kapısı ümit kapısıdır. Ümidimizi kaybetmemeliyiz. Daima ümitvar olma-mızı sağlayacak olan şu ayete kulak verelim:
“De ki: ‘Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok mer-hamet edendir. Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.” (Zümer, 39/53-54)
Allah (c.c)’ın rahmeti bütün mevcudatı çepeçevre kuşatmış, O’nun rahmeti gazabını geçmiştir (Müslim, “Tevbe”, 3). O’nun bu rahmeti ve bağışlaması sayesin-de bizler, günah bataklığından kurtulur ve düzlüğe çıkarız. “Eğer Allah’ın nimet ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız müstesnâ, muhakkak şeytana uyup gitmişti-niz.” (Nisâ, 4/83) ayeti de bu gerçeği ifade etmektedir. Zira Rabbimiz Afüvv, Gafûr ve Rahîm gibi, affetmeyi, bağışlamayı, tövbeleri kabul etmeyi ve merhameti içeren isimlerin sahibidir. Fakat bizim bu isimlerden nasibimizi alabilmemiz için, o isim-lerin tecellisini sağlayacak şekilde hareket etmemiz gerekir.
Tövbe, gönülden ve içten yapılmalıdır. Yoksa sadece sözle “işlediğim günahlara tövbe ettim” demek arkasından da yine aynı günahları tekrar tekrar işlemek tövbe değildir. Tövbenin nasıl olması gerektiğini Rabbimiz şöyle açıklamaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin günahlarınızı örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde, Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. ‘Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter’ derler.” (Tahrim, 66/8)
O halde Rabbimize gönülden tövbe etmeli ve önceden yaptığımız kötülük-lerden uzaklaşmalıyız. İşlediğimiz zulmün, günahın ardından tövbe edip hâlimizi düzelttiğimizde tövbemizin kabul olunacağını unutmayalım (Maide, 5/39).