Arapça, bağlayan, rapteden demektir. Tasavvuf? olarak, müridin zihnî planda, tefekkür ve muhayyile gücünü kullanarak mürşidiyle “beraberlik” halinde olmasını ifade eder. Ruhî terbiye için, bu mânâ beraberliğine ihtiyaç olduğu kaydedilir. Nakşibendîlikte rabıta önem arzetmekle birlikte, asıl değildir. Diğer tasavvuf okullarında da, ismen olmasa bile, mânâ olarak rabıta vardır. Râbıta’ya, sevgi anlamı da yüklenmiştir. Meselâ, sevgi rabıtası için şu tarif verilir: “Mürşidin şeyhini severek, yâd etmesi ve suretini zihninde canlandırmasıdır”. Kalbî rabıta diye verilen bir tarif de şöyledir: “Müridin, kalben şeyhi ile beraber olmasıdır”. Bu mânâ birliğinin, müridi şeyhinde fânî olmaya yani, onun hâli ile hallenmeye götürdüğü söylenir. Rabıta için sufiler “Sâdıklarla beraber olunuz” (Tevbe/119) âyetini baz olarak alırlar. Kişinin sevdiğiyle beraber olduğunu bildiren hadis-i şerifler, rabıtadaki muhabbet keyfiyetini açıklayıcı olarak düşünülmektedir. Şeyh Abdülhakim Arvasî (k), namaz esnasında rabıtanın sakıncalı olduğunu ve bu sebeple, namazda sadece Allah’a rabıta yapılması gerektiğini söyler. Rabıta, her şeyden önce, psikolojik muhtevasıyla insanî bir olaydır. Kundaktaki çocuğuna duyduğu aşırı sevginin, o çocuğun annesinin süt ve gıda ihtiyacını hafif bir göğüs sızısı ile hissettirmesi ve bu gibi örnekler çoğaltılarak, rabıtanın insanî, fıtrî ve tabiî bir olay olduğu hususu kolayca anlaşılabilir. Bir insanın öğretmenine, annesine, babasına, kardeşine, eşine, dinine, Kur’ân-ı Kerim’e ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a duyduğu sevgi, bir rabıtadır. Bu, insanın etrafını kuşatan âfâk (obje) ile derunî temasını ve yakınlaşmasını sağlayan önemli bir araçtır. Bu sevgi olmasa, varlığın devamı mümkün olmazdı. Rabıta, tasavvuf! planda, hiç bir mutasavvıf tarafından, insanın insanı tanrı edinmesi şeklinde açıklanmamış, ancak müridin şeyhine olan aşırı sevgisi, tasavvuf psikolojisi tatmamış kişiler tarafından, farklı biçimde yorumlanmıştır. Müridin şeyhine olan rabıtası, (özellikle Nakşî sülukunda) murakabe’ye kadardır. Ondan sonra, müridin sadece Allah’a rabıta yapması gerekir, o durumuyla yine şeyhine rabıtaya devam eden kişi, manevî açıdan gerilemeye duçar olur. Zira şeyhe rabıta yapma, nihai rabıta olan Allah’a rabıtanın bir ön hazırlayıcısı hüviyetindedir, ilki, yüzme eğitimini alan; ikincisi de, eğitimini tamamlamış, denizde bilfiil yüzen kişinin durumu ile mukayese edilir. Bu örnekte görüldüğü üzere, ikinci durum, birinciden daha ileridir, daha olgundur.