“Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir.” (Furkân, 25/64)
Yüce Rabbimiz bu ayette, Rahman’ın kulları olarak taşımamız gereken diğer önemli bir özelliğimizin de secde ederek ve kıyamda durarak gecelememiz oldu-ğunu haber vermektedir.
Buna göre, farz, vacip ve sünnet olan namazları yerine getirmemizin yanında gece ibadetlerini de ihmal etmememiz ve geceleri elimizden geldiğince değerlen-dirmemiz gerekir. Geceleri ibadetle ihya etmenin başlıca yolları namaz kılmamız, çokça tövbe, istiğfar ve dua etmemizdir. Bir hadiste “Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır.” (Buhârî, “Rikak”, 38) buyrulmaktadır.
Nâfile ibadetler, herkesin gücü yettiği nispette ve zorlanmaksızın yapabileceği ibadetlerdir. Bunlar, kişilere göre değişebilir. Herkesin yaşı, geçim şartı, cinsiyeti gibi çeşitli özellikleri buna etki eder. Bu sebeple her fert, gücünün yettiği kadar nafile ibadet yapmakta serbest bırakılmıştır.
Allah’a kulluğun ve O’na ibadetin bir sınırı ve sonu yoktur. Zaman zaman terk edilen çok ibadetten, devamlı yapılan az ibadet daha faziletli sayılmıştır:
“Amellerin Allah’a en sevimli olanı, az olsa da devamlı olanıdır.” (Müslim, “Salâtü’l-Müsafirîn”, 218)
Çünkü herkesin her zaman çok ibadet etmeye gücü yetmez. Buna gücümüz yetse bile insan yalnız kendisinden ibaret değildir. Kendi nefsimizin olduğu kadar, eş ve çocuklarımızın, yakınlarımızın, komşularımızın ve bütün insanların bizim üzerimizde hakları vardır.
Gece ibadetinin dinimizde çok önemli yeri vardır. Teheccüd adı verilen gece namazının faziletini Peygamberimiz (s.a.s) şöyle bildirmektedir:
“Ey insanlar! Birbirinize selâm veriniz, yemek yediriniz, insanlar uyurken geceleyin namaz kılınız. Böyle yaparsanız selâmetle cennete girersiniz.” (Tirmizî, “Et`ime”, 45)
“…Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, “Sı-yam”, 202)
Ayette vurgulanan “kıyam/dikilmek, doğrulmak, namazda ayakta durmak”, ilâhî emirlere hazır olmanın; “Secde/Allah’ın emirlerine boyun eğmek ve Allah’a kulluk etmek maksadıyla ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere koymak” ise kullukta tevazuun ve teslimiyetin ifadesidir.
Gücü yetenler için namazlarda uzun süre ayakta durup Kur’an okumak çok faziletlidir. Peygamberimiz (s.a.s)’e; Hangi namaz daha faziletlidir? diye sorulduğu zaman, “Kıyâmı uzun olan” (Müslim, “Müsâfirîn”, 165) cevabını vermiştir.
Manevi hazlardan yoksun olan nefse en ağır gelen şey ise “secde” etmektir. Şey-tan da “secde” emrine karşı çıktığı için ebediyyen lânetlenmiştir. Secde; benliği-mizi, gururumuzu bir yana attığımızı, kendi hiçliğimizi fark ettiğimizi, Allah’tan başka tapacak tanrı bulunmadığını kabul ettiğimizi ve bütün samimiyetimizle Rab-bimizin kudretine teslim olduğumuzu gösteren bir hâldir. Peygamberimiz (s.a.s), “Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde hâlidir.” (Müslim, “Salât”, 215) buyururken, insanın secdedeki bu samimi tavrını kastetmiştir.
Biz kullar için yücelik ve mutluluk, kulluk ile mümkündür. Nitekim Allah Teâlâ, “Secde et, yaklaş” (Alak, 96/19) buyurmuştur. Her secde ettiğimizde bir dere-ce yükselmek ve bir hatadan kurtulmak suretiyle mesafe kat etmekteyiz. Peygam-berimiz (s.a.s), bu hususa da şöyle işaret etmektedir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatanı siler.” (Müslim, “Salât”, 225)
Şunu da bilmeliyiz ki secde, kulun en mütevâzi, en samimi, en ihlâslı ve Allah’a en yakın bulunduğu hâldir. Bu sebeple secde sadece Allah’a yapılır. O’nun dışında hiçbir varlığa secde edilmez.
Öyleyse geceleri Rabbimizin huzurunda olmanın şuuruyla namaza duralım; O’nun kelâmıyla dillerimizi ve gönüllerimizi aydınlatalım. Kıyam ve secdeler ile O’nu yâd edelim. Secdeye varıp yüzlerimizi O’nun huzurunda yere sürmekten de-rin bir zevk duyalım. Sayısız lütuf ve keremlerinden dolayı Rabbimize şükür ve hamdlerimizi sunalım…
Bu hâllerimizden hoşnut olan Rahman’ımız da feyiz, bereket ve rahmetiyle biz-lere büyük ihsanlarda bulunacak ve bizleri has kulları arasına katacaktır.