Arapça, ağaç demektir. Bir kimsenin mensup olduğu aileyi, sülaleyi dip dedelerden başlayarak gösteren soy ağacı. Tasavvuf okullarının dayandığı kişileri, ayrıldığı kollan gösteren semâya da şecere adı verilir. Buna silsilename veya ensâb kütüğü de denir. Tasavvufta şecere deyiminin yüklendiği mânâlar şunlardır: 1.) İnsân-ı Kâmil ki bu, tümel madde kitlesinin yöneticisidir. Zira insan- ı kâmil, her şeye incelikler yayan hakikat toplayıcısı (camiu’l-hakika) dır. O, arada bulunan bir ağaçtır. Onun vücûbî doğu ve imkânı batısı yoktur. Durumu bu ikisi arasındadır. Kökü süflî toprakta sabit, dalları yüce göklerdedir. Ehadiyyetü’l-cem’e mahsus zatî tecellî bu ağacın hakikatidir. “Ben âlemlerin Rabbi’yim” sırrı (Kasas/30) bu ağacın meyvesidir. Ruhanî hakikatler bu ağacın dallarıdır. 2) Şecere-i Tuba: Tuba ağacı. Marifet ve güzel ahlâk esasları. 3) Şecere-i ma’rifet: Ma’rifet ağacı.