İsmail Gaspıralı’nın, “1882 yılında Kazan’ın en belli başlı ailelerinden biri olan Akçuralardan Zühre Hanım’la” evliliğinden sekiz çocuk çocuk dünyâya gelmiş, bunlardan birisi de Şefika Gaspıralı omuştur. İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura’nın ifâdesiyle “fevkalade yaratılmış” bir insandır. Böyle fevkalade bir babanın kızı olan Şefika, onun, kendi ve kardeşleri üzerindeki kuvvetli tesirini, “Babamın ağzından çıkan her sözü âyet gibi adderdik”7 diyerek, ifâde etmiştir. Beş – altı yaşlarındayken, babasının ilk kitap hediyesi, Puşkin’in ‘Çar-Sultan’a Dair Masal’ olmuş, ayrıca aynı yaşlarda, babası İsmail Bey’den Robinson Crusoe hikâyelerini dinlemiştir. Annesiyle de kuvvetli bir bağı olan Şefika Gaspıralı’ya, henüz on bir yaşında iken anne diyarına gittiği yaklaşık üç aylık bir ayrılık döneminde, Zühre Hanımın gönderdiği – Şefika Hanımın evrâkı içinde korunan – mektup sayısı –hafta başına bir taneden fazla düşmek üzere – on dokuzdur. Mektupların hepsi, “iki gözümün nuru canım balam Şefika, gözlerinden öpüp çok selam idem”8 cümlesiyle başlayıp, Kırım ve İdil-Ural Türkçesi karışımı sımsıcak sevgi ve özlem cümleleriyle devam ettikten sonra, “menim kızım cancığım… ciğerköşem… gözlerinden öpüp, seni sağınup… sizni seven anayın Zöhreg” cümlesiyle sona eriyordu.
Gaspıralı İsmail Bey, hedeflediği program doğrultusunda en önemli yardımcısı olarak gördü kızı Şefika Gaspıralı’yı. O, babasının “Tercüman”ıyla büyüdü, yetişti. 1906 – 1912 yılları arasında, dünyânın ilk kadınlara özel dergisi haftalık Âlem-i Nisvân’ın yönetimini üstlendi. Buradaki ilk yazısı da Kırım Tatar masalları ve folklorüne dâirdi. Kadın hürriyeti, erkek-kadın eşitliği, kadının her alanda eğitim ve çalışma hakkı gibi temel konularda tohumlar eken Şefika Gaspıralı, ayrıca Kırım Meclisi’nde ilk kadın milletvekili oldu. Dünya’da ilk kadın kurultayını toplayan da odur ve kadın hakları savunuculuğunun temelini, Türk dünyasında, Kırım Tatar Türkleri’nin bu çalışkan kadını atmıştır. Ayrıca, Hablemitoğlu’nun kendisiyle ilgili değerli eserine göre; “Kadınların boşanma haklarının olması gerektiğini dört maddede açıklayan, Müftüye öneren yine Şefika Gaspıralı önderliğinde Âlem-i Nisvan dergisi olmuştur”. 12 Onun, kadın meselesi hakkındaki temel düşüncelerini de bu dergide yayınlanan “Feminizm Nedir?” başlıklı yazısında buluyoruz: “…Kadın, erkeğin tâbii addedilmiş ve âile ile cem’iyet içinde pek adi bir mevkide bulundurulmuştur. Zavallı kadın, erkeğin saadetine bir alet olmuş, nâreşid ve nâmuktedir bir sa’y makinesi hâline konulmuş; bununla beraber kendisine ne hürriyet ve ne de erkeği mesud eden hukuk-ı sâireden hiçbir şey almamıştır. Asırlarca devam eden bu esâret-i nisâiyenin hiçbir elîm hiçbir akis teşîr hâsıl etmediği zan olunmasın! Vâkıa kadın buna doğrudan doğruya itiraz etmedi; çünkü bir sûret-i kat’î ve meş’ûmede merbut olduğu bu boyunduruktan kolaylıkla kurtulamamak düşüncesi buna mâni oluyordu….” Âlem-i Nisvan’ın amacı; bilgilendirme, aydınlatma, teşvik, yönlendirme ve örgütlemedir. Âlem-i Nisvan’ın diğer nüshalarında, kadınların eğitim sorunundan, çarşaf sorunundan ve o dönemdeki birçok sorundan bahsedildiğini de görmekteyiz. Tatar – Türk kadınlarının, Süyümbike’den, Yekaterinburg’ta 1739’da yakılan Kisenbige Baysarova’ya ve 1937’de Ufa’da kurşuna dizilen Mâhise Bubi’ye kadar uzanan târihinde, şüphesiz mücadelesiyle mûtena bir yere sâhip olan isimler içerisinde, Şefika Gaspıralı da bulunmaktadır.
Beyaz Ruslar’ın Kırım’ı işgâl etmesinin ardından, o sırada Azerbaycan Başbakanı olan kocası Nasib Yusufbeyli’nin ısrârıyla iki çocuğunu alıp buraya geçen Şefika Gaspıralı, 27 Nisan 1920’de Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’ı işgâli ve Yusufbeyli’nin bu esnâda şehit olması üzerine yeniden sıkıntılı bir duruma düştü. Komünistlerin gadrine uğrayıp milliyetçilik suçlamasıyla öldürülmek işten bile değilken, Mustafa Kemal Paşa’nın Azerbaycan’a yolladığı Memduh Şevket (Esendal)’in, Şefika Gaspıralı’yla karşılaşarak durumunu öğrenmesi kurtuluşunu sağladı: Memduh Şevket, Şefika Hanım ile iki çocuğuna birer sahte Osmanlı hüviyeti varakası ve pasaport tanzim edip, Kars’a teslim edilecek cephâne yüklü bir katara bindirir ve bu yolla İstanbul’a ulaşmalarını sağlar. İstanbul’da, biri Dârülfünûn, diğeri Tıbbiye talebesi iki erkek kardeşiyle yaşamaya başlayan Şefika Hanım, önce bir hastânede iş bulur, ardından bir süre dikiş dikerek geçimini sağlar ve daktilo dersleri alır. Aynı günlerde, Dârüleytam’da müdirelik yapar; fakat buranın kapatılmasıyla yine işsiz kalır. Yusuf Akçura ve Adnan Adıvar nezdindeki girişimleri sâyesinde Kızılay’da kırk lira aylıkla çalışmaya başlayan Şefika Hanım, rahatsızlığı sebebiyle buradan da ayrılmaya mecbur olur. Dâmâdı ve kızının evine yerleşen Şefika Hanım’ı, 1930’da, Kırım Kadınlar Birliği’nin başında görüyoruz. Hayatının son elli dört yılını Türkiye’de geçiren Şefika Gaspıralı’nın mezarı, Zincirlikuyu Kabristanı’ndadır.
Özge Aydın