Başkent Rey’de Tuğrul Bey önderliğinde düzenlenen kurultay neticesinde alınan en önemli kararlardan biri olan Anadolu’ya yönelik sefer hareketleri kısa zamanda içerisinde hızlı bir şekilde faaliyete geçirilmiştir. Nitekim Selçuklu orduları, başta Musa Yabgu’nun oğlu şehzade Sağır Hasan’ın ve Çağrı Bey’in oğlu Yakûti’nin faaliyetleri ile Anadolu’da Rum, Gürcü ve Ermeniler’e karşı önemli kazanımlar elde etmeye başlamıştı. Bu dönemde Anadolu’da faaliyet gösteren diğer Selçuklu şehzadesi Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış’ın “Bu bölgelerin zengin ve Romalılarında kadın gibi korkak olduğunu ve bu sebeple kolay feth edilebileceğini” ifâde eden görüşleri ile Selçuklu şehzadelerinin ve Türkmenler zümrelerinin Anadolu coğrafyasına yönelik girişimleri hız kazanmıştır.
Selçuklu ordularının Anadolu’daki faaliyetleri başta Bizans valileri olmak üzere Gürcü ve Ermeni toplulukları tarafından menfi karşılanmıştır. Bu süreç içerisinde Bizans valisi Aaron ile İberya valisi Katakalon’un Stranga Çayı’nda Selçuklu şehzâdesi Hasan’ı ve arkadaşlarını şehit etmeleri Anadolu’da Selçuklu ve Bizans mücadeleleri açısından bir dönüm noktası olmuştur. Pusuya düşürülerek şehit edilen şehzâde Hasan’ın vefatı başta Tuğrul Bey ve Selçuklu beyleri tarafından büyük bir üzüntü ile karşılanmıştır. Anadolu’ya yönelik düzenlenen keşif seferlerinde bir şehzâdenin öldürülmesi devlet ve hanedan için gerçekten çok kritik bir öneme sahiptir.
Şehzâde Hasan’ın kaybının ne derece önemli olduğu Tuğrul Bey’in Azerbaycan Genel Valiliği’ne atadığı İbrahim Yınal’ı kaynaklardaki ifâdesi ile yaklaşık 100.000 kişilik bir ordu ile Anadolu’ya Hasan’ın öcünü almak için görevlendirmesinden anlaşılmaktadır. Son derece büyük ve güçlü bir ordu ile Selçukluların Anadolu’da fetih ve yağma hareketlerinde bulunmaları Anadolu’da Selçuklu Türk tarihinin başlaması bakımından da oldukça önemli olduğu aşikârdır. İbrahim Yinal ve oğlu Mehmed’in Anadolu’da yürüttüğü faaliyetler neticesinde birçok önemli kasaba ve şehirler ele geçirilmiş, çok değerli ganimetler elde edilmiştir. Elde edilen kazanım ve ganimetlerin büyüklüğü bir devlet olarak genişlemeye ve kurumsallaşmaya başlayan Selçuklular için önemli bir kaynak sağlamıştır.
Bizans, Gürcü ve Ermeniler’den oluşan büyük bir imparatorluk ordusuna karşı 1048 yılında Hasan-kale (Pasin) de yapılan savaşta Selçuklu ordusu Bizans’a karşı muazzam bir başarı elde etmiştir. Bu savaşın Selçuklular için siyasi, ekonomik ve askeri kazanımları olmuş aynı zamanda da şehzâde Hasan’ın öcü alınmıştır. Bu savaş sonunda Gürcü prensi Liparites esir alınmış, Selçuklu ordusu Trabzon’a hatta İstanbul’a 15 günlük mesafe kalıncaya dek bölgeleri yağmalamıştır.
Savaş sonucunda Bizans ile diplomatik ilişkiler kurulmuş, Bizans imparatoru IX. Konstantin’in barış teklifi için gönderdiği heyet kabul edilmiş ve karşılık olarak barış tekliflerini konuşmak üzere İstanbul’a heyet gönderilmiştir. İstanbul’da yapılan barış neticesinde Emeviler döneminde İstanbul’da yaptırılan ve harap bir vaziyete dönmüş olan camii tamir ettirilerek tekrar faaliyeti geçmesi sağlanmış. Camii de hutbede artık Abbasi halifesinin ve Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in adının okunması sağlanmış. Ayrıca Selçuklu hakimiyet sembolü olarak ok ve yay damgasının caminin mihrabına işlenmesi kararlaştırılmıştır.
Yapılan anlaşmanın bu maddeleri düşünüldüğünde Selçukluların Bizans karşısında elde ettikleri askeri başarılarını siyasi ve dini kazanımlar ile de taçlandırarak bir büyük bir devlet olma adına önemli bir merhale kat etmişlerdir.
Pasinler Savaşı, Selçuklu Türkleri ile Bizans arasında yapılan ilk büyük savaş olması bakımından Türk tarihi için ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Selçukluların elde ettikleri bu başarı daha sonraki yıllarda Anadolu coğrafyasında yürüttükleri askeri faaliyetler için önemli bir güç unsuru oluşturmuştur. Bilhassa 1071 Malazgirt Savaşı’na giden süreçte ve Malazgirt Savaşının kazanılmasında Selçukluların 1048 yılında Hasan-kale de Bizans’a ve müttefiklerine karşı elde ettikleri başarının da önemli bir etkisi olduğunu düşünmekteyiz. Bu minval üzere düşünüldüğünde 1048 Hasan-kale Savaşı, Türk tarihi ve Anadolu’da Türk varlığının kalıcılığı gibi sonuçları bakımından çok önemlidir.
Kaynaklar
Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, (çev. Fikret Işıltan), İstanbul, 1979
Ioannes Zonaras, Tarihlerin Özeti, (çev. Bilge Umar), İstanbul, 2008
İbnû’l Esîr, el-Kamil fi’t-Tarih, C. IX, (çev. Abdülkerim Özaydın), İstanbul, 1991
İbnü’l-Cevzî, El-Muntazam Fî Târîhi`l-Ümem, (çev. Ali Sevim) Ankara, 2014
Osman G. Özgüdenli, Selçuklular I, Ankara, 2013
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul, 2003