“Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (Nisa, 4/86)
Selam, bir Müslüman’ın diğer Müslüman kardeşi için hayır temennisinde bu-lunmasıdır. “Selam” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 33 defa geçer. Allah Teala’nın güzel isimlerinden biri de es-Selam’dır. Allah’ın sıfatı olarak Selam; insanlara ârız olan ayıp, kusur, eksiklik, âfet, hastalık, acizlik, ölüm vb. şeylerden berî olan; yaratık-larını âfet ve belalardan kurtaran, zulmetmeyen, güven arayanları güvene erdiren demektir. “O, selamdır, mü’mindir, müheymindir” (Haşr, 59/23).
Selâm vermek, karşıdaki kişi ile ilgi kurmak ve ona güven vermektir. Mü’minler karşılaştıklarında, “es-selâmü aleyküm” veya “selamun aleyküm” cümleleriyle aynı zamanda birbirlerine dua ederler. Birisi bize selam verdiğinde biz, ondan daha güzel bir şekilde onun selamına karşılık vereceğiz veya aynı ile mukabele edeceğiz. Çünkü ayet-i kerimede Rabbimiz; “Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin” buyurmaktadır (Nisâ, 4/86).
Konu ile ilgili diğer bazı ayetlerde mealen şöyle buyurulmaktadır:
“Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzel-dir!” (Ra’d, 13/24); “Cennetliklere, ‘selam olsun size!’ diye seslenirler” (A’râf, 7/46); “Rableri-ne karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: ‘Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedî kalmak üzere buraya girin” (Zümer, 39/73). Cennetin bir adı da Daru’s-Selâm’dır (barış ve esenlik yurdu demektir); “Rableri katında selam yurdu (cen-net) onlarındır” (En’âm, 6/127). “Allah (kullarını bu güzel selam/)esenlik yurduna çağırır” (Yûnus, 10/25).
Ayet meallerinden de anlaşılacağı üzere yüce Allah müminlerin birbirleriyle se-lamlaşmalarını istemektedir: Müslümanlar birbirleriyle karşılaştıkları zaman, karşılıklı olarak birbirlerine sağlık ve esenlik dileklerinde bulunacaklar. Yani biri diğerine “Selâmün aleyküm” veya “es-Selâmü Aleyküm” (Selâm sizin üzerinize olsun, Allah sizi her türlü kazâdan ve beladan korusun!) diyecek; diğeri de; “ve aleykümü’s-selâm” veya “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullah” yahut da “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullahi ve berekatüh” (Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi sizin de üzerinize olsun!) şeklinde cevap verecektir.
Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. Sünnete uygun olan, yürüyenin oturana, binekte olanın (bir araçla hareket hâlinde olanın) yayaya, sayıca az olanın çok olana, arkadan gelenlerin öndekilere, küçüğün büyüğe selam vermesidir
5-7; Müslim, “Selam”, 1). İki kişi birbirinden veya bir kişi gruptan ayrılırken selâm ver-mesi tavsiye edilmiştir (Bk. Ebu Dâvûd, “Edeb”, 139). Bu itibarla, gerek bir araya geldiği-mizde gerekse birbirimizden ayrıldığımızda selam vermeyi ihmal etmemeliyiz. Top-luluğa verildiğinde, grubun içinden bir kişinin selamı alması yeterlidir. Verilen sela-ma hiç kimse karşılık vermeyecek olursa o topluluktaki herkes sorumlu/günahkâr olur. Uygun olmayan ortamda verilen selamın alınmamasında ise bir vebal yoktur.
Mektupla veya mesajla selam verildiğinde cevabî yazıda “ve aleyke’s-selam” veya “ve aleykümü’s-selam” ifadesi ile ya da aynı ifade ile selama karşılık verilir. Bir kim-seden selam getirildiğinde de; “aleyke ve aleyhi’s-selam!” şeklinde cevap verilebilir.
Yemek yiyene, Kur’an okuyana, ibadet yapana, (namaz kılana, abdest alana, o esnada) selam verilmediği gibi, hutbe okunurken, ezan ve kamet esnasında da se-lam verilmez. Tuvalet ve banyo gibi yerlerde bulunan kimselere de selam verilmez. Ayrıca haram fiili işleyen kişiye de o esnada selam verilmez.
Kişi aile fertlerine veya bir eve girdiğinde selam vermeyi ihmal etmemelidir. Zira yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.” (Nûr, 24/27)
Hz. Peygamber, yanında büyüyen Hz. Enes’e; “Evladım! Ailenin yanına girdiğin-de selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun” buyurmuştur (Tirmizî, “İstizân”, 20).
Selamlaşmanın önemini belirten hadis-i şeriflerin birkaçı ise şöyledir:
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş ola-mazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”
Abdullah b. Selâm (r.a.)’ın rivayet ettiği hadis-i şerifte de Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle/esenlikle cennete girersiniz.”
Gerek âyet ve gerekse hadîslerden anlaşıldığına göre selâmı yaymak, insanlar arasında sevgi, saygı, dostluk ve barışın yaygınlaştırılması, mümin kalplerin birbiri-ne ısınması bakımından büyük önem arz etmektedir. O halde aile bireyleri, arkadaş, dost, tanıdık veya tanımadık kısaca bütün Müslümanlarla sevgi, saygı ve samimiyet duygularının geliştirilebilmesi için, karşılıklı olarak selam verelim ve alalım.