Şeytanla Dost Olan Saptır

5 mins read

“İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı halde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer. Şeytan hakkında, ‘Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler’ diye yazılmıştır.” (Hac, 22/3-4)

Asıl adı İblis olan şeytan, kibir ve gururundan Allah’ın “Âdem’e secde et” emrine, kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek karşı gelmiş ve bu sebeple Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış bir varlıktır. O, bu isyandan sonra Hz. Âdem’in şahsın-da tüm insanlara karşı kin ve düşmanlıkla dolmuş ve bu şekilde yola koyulmuştur. Özellikle de Allah’a ve O’na inanan kişilere kesin bir düşmanlık beslemeye başlamış, Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızasından ayırmak için uğraşmayı kendine görev edinmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, şeytanın şu ifadeleri söylediği bildi-rilmiştir:

Şeytan dedi ki: ‘(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.

İblis: ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi.”

Şeytan, insanları yanlışa sürüklemek için olmadık hile ve oyunlara müracaat ederek, onları kendi safına çekmeğe var gücüyle gayret sarf eder. Ayette de belirtildi-ği gibi, sağdan, soldan, önden, arkadan, kısaca her taraftan insanı kuşatarak, Allah’a ibadete, O’nu anmaya ve her türlü iyi işleri yapmaya engel olmak ister. Bu demektir ki, onun bizim için hazırladığı tuzaklar her an her taraftan gelebilir. Bunun için çok dikkatli olmamız gerekir. Yani o, bir anlamda bizim için sinsi bir düşmandır.

Şeytan, nankördür, bencildir, kıskançtır, inatçıdır, kibirlidir. O, insanlara gurur vaat eder. Yapılan yanlışlıkları süslü gösterir. Bizden yalnızca kötü ve çirkin şeyler yapmamızı ister. Bizleri haramlara ve edep dışı davranışlara, Allah hakkında onun yüceliği ile bağdaşmayan sözler söylemeye teşvik eder. O, Allah’ı inkâr edip küf-re düşmemizi, ahiret hayatını, cenneti, cehennemi, hesap vermeyi inkâr etmemizi, böylece dilediğince bir hayat sürmemizi telkin eder. Yine şeytan, bizlerin geleceğe yönelik ümitlerimizi yıkmak, hayır ve sadaka gibi her türlü iyiliklere engel olmak, bizi riya, kibir, haset, kin, düşmanlık, fitne, israf ve dedikodu gibi kesin olarak ya-saklanmış olan davranışlara sürüklemek ister. Ayrıca her türlü olumsuz duygu ve düşünceyi telkin ederek, Allah’ın emir ve yasaklarına uymalarına engel olarak, in-sanları harama sürüklemek ister. Allah için hayır yapmak isterken fakirlikle korku-tur. Bir hata yaptığımızda onu artırmamızı ister. Bunun için şeytan, öncelikle kişiye Allah’ı unutturur. Allah ile irtibatı kopuk bir kalbe sahip olmak, insanı şeytana ya-kınlaştırır. Zira Allah’a ibadetten yüz çevirerek, O’nu anmamak, şeytanı mutlu eder. Bu hâle gelen kişinin artık arkadaşı, yandaşı, dostu şeytan olur (Zuhruf, 43/36-37). Böylece insan, yanlış ve doğruyu ayırt edemez hâle gelir. Bu da sapma ve sapıtmay-la sonuçlanır. Kur’an-ı Kerim’de bizlere, Allah’ı unutan kişinin, şeytanın hâkimiyet sahasına gireceği beyan edilmektedir (Mücadele, 58/19).

Şeytana dost olmak, ona ait olan ahlakî özelliklere ve karaktere sahip olmak demektir. Çünkü ona dost olan, Allah’ın çizmiş olduğu sınırların dışına çıkarak, O’na isyan eder. Gereği gibi Allah’ı anıp, O’na ibadet etmez. Şeytanın emirlerine ve vesveselerine/çağrılarına uyarak/kulak vererek, iyi insan olma vasfını kaybeder. Kıskanır, kibirlenir, cimrileşir, ahde vefa etmez, yalan söyler: Haset, kibir, gurur, kin, dedikodu, iftira, öfke vb. kötü huylar onun davranışlarının bir parçası hâline gelir. Zekât, sadaka ve yardımlaşma onun için bir anlam ifade etmez. Yardıma muhtaç kişiler, onu ilgilendirmez.

Şeytanı dost edinenler şükürsüzlük içinde bir hayat sürerler. Çünkü şeytan, nankör ve inkârcıdır. Nimetin sahibini takdir etmemektir. Bu hâliyle insan, doğuş-tan sahip olduğu saf ve temiz yaratılışını giderek kaybeder ve tanınmaz hâle gelir. Hüsrana uğrar. Bu nedenle insan, şeytana ait özellikleri taşıdığı ve ibadetten yüz çe-virdiği için şeytanın dostu hâline gelir. Bu onu azaba ve ilahî rahmetten uzaklaşmaya götürür. Şeytanı dost edinen, Allah’ın dostluğunu kaybeder.

Allah’a yürekten bağlı olup, bütün içtenliğiyle ve tam bir kararlılıkla O’nun yo-lundan giden, Allah’ın rızasını bütün ölçülerden üstün tutan kişilere şeytanın telkinleri işlemez (Hicr, 15/40; Sâd, 38/83). Çünkü şeytanın bizim üzerimizde aslında bir egemenlik ve hâkimiyeti yoktur. Onun hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanların üzerinedir (Nahl, 16/100). Şeytanın tuzak ve hileleri gerçek mümin ve ihlâs sahibi kişiler için çok zayıftır (Nisa, 4/76). Onun yaptığı kötülüklere bir davettir. Bunun için insanların zaaflarından yararlanır, onları çirkin ve zararlı şeylere çağırır. Eğer insan bu davete uyar ve çağrıya olumlu cevap verirse sapıtır ve şeytana dost olur. Gerçek mümin, ondan gelebilecek olan her türlü telkin ve ves-veseye kulağını tıkar. Allah’ın emrettiği tarzda bir hayat sürmeye gayret eder. Ve bu konuda bir yanlış yaptığını fark ettiği anda pişman olarak tövbe denilen arınmayı gerçekleştirir. Dolayısıyla imanımız, samimiyetimiz ve iyi işlerde devam ve sebatı-mız bizi şeytanın hile ve tuzaklarına karşı koruyacaktır.

Netice olarak şeytan, mahiyetinde var olan kötü duyguları, kötü yolda kullanma-sı sebebiyle Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmıştır. Şeytanın varlığı, insan için bir imtihandır. Ona insanları doğru yoldan saptırma fırsatı verilmekle birlikte, kendisi-ne uyanların, Allah’ın vermiş olduğu irade ve aklı bu yönde kullanıp, peygamberlere ve onların getirdikleri kutsal kitaplara kulak tıkadıkları, tüm uyarılara rağmen şeyta-na özgür iradeleriyle tabi oldukları için, sorumluluk kendilerine aittir.

O halde Allah’a gönülden bağlanıp, O’na gerçekten iman edenler, kulluk bilin-ciyle ibadet ve sorumluluklarını yerine getirenler, kısaca yaratılış ve var oluş gayesine uygun bir hayat tarzı benimseyenler, şeytanın hile ve aldatmalarından uzak kalırlar.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe