1939 yılında Avrupa’da savaş patlak verdiğinde ABD’nin ilk tepkisi yine tarafsız kalmaktı. Ama Japonlar, Aralık 1941’de Hawaii’de donanma üssünün bulunduğu Pearl Harbour’u bombalayınca ABD savaşa dahil oldu. Önce Japonlara, ardından da onların müttefiki olan Almanya ve İtalya’ya savaş ilân etti.
Amerikan, İngiliz ve Sovyet savaş planlamacıları, ilk olarak Almanya’yı püskürtmeyi kararlaştırdılar. Kasım 1942’de İngiliz ve Amerikan kuvvetleri Kuzey Afrika’ya çıkartma yaptı. 1943’te Sicilya ve İtalya’ya ilerlediler. 4 Haziran 1944’te Romayı işgâlden kurtardılar. 2 gün sonra –D Günü- Müttefik Kuvvetler Normandiya çıkartmasını gerçekleştirdi. 24 Ağustos’ta Paris özgürlüğe kavuştu. Ve Amerikan Birlikleri, Eylül ayında Alman sınırını aştı. Sonunda, 5 Mayıs 1945’te Almanlar teslim oldu.
Japonya ile savaş 1945 Ağustos’unda Başkan Harry Truman’ın, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılması emrini vermesiyle sona erdi. Yaklaşık 200,000 sivil hayatını kaybetti. Bu konu, günümüzde hâlâ tartışılıyor olmakla birlikte, eğer Müttefikler Japonya’yı işgal etmek zorunda kalsaydı, verilen kayıplar, bombanın sebep olduğundan çok daha fazla olacaktı.
Savaştan sonra bu kez ABD’nin de katılımıyla Birleşmiş Milletler kuruldu. Kısa süre sonra ABD ile savaş sırasındaki müttefiki Sovyetler Birliği arasında bir gerilim başgösterdi. Sovyet Lideri Stalin, Avrupa’daki özgür ülkelerde serbest seçimler yapılmasını destekleme sözü verdiği halde Sovyet güçleri, Doğu Avrupa’da Komünist Diktatörlük’te ısrar ediyordu. Almanya bölündü. Batısı İngiltere, Fransa ve Amerika’nın, doğusu ise Sovyetler’in işgâli altındaydı. 1948 baharında Sovyetler, Batı Berlin’i kuşatma altına aldı. Açlıkla karşı karşıya kalan kentin kendilerine boyun eğeceğini düşünüyorlardı. Batılı güçler, hava köprüsü kurup gıda ve yakıt yardımı yaptı. Sovyetler Birliği Mayıs 1949’da kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. ABD, bu tarihten 1 ay önce, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Izlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz ve Büyük Britanya ile Kuzey Atlantik Paktı’nı (NATO) kurma konusunda anlaşmaya varmıştı.
25 Haziran 1950’de Sovyet silahlarıyla donatılmış Kuzey Kore ordusu, Stalin’in de onayıyla Güney Kore’yi işgal etti. Truman derhal Kuzey Kore’yi savunmak için Birleşmiş Milletler’den taahhüt aldı. Savaş 3 yıl sürdü. Ve Kore’nin ikiye bölünmesiyle sonuçlandı.
Sovyetlerin Doğu Avrupa’yı kontrol altında tutması, Kore Savaşı, Sovyetlerin atom ve hidrojen bombaları geliştirmesi Amerikalılarda korku yaratmıştı. Kimileri ülkede hainler bulunduğuna inanıyordu. 1950’li yılların başında Cumhuriyetçi Senatör Joseph Mc Carthy, Dış İşleri Bakanlığı ile Ordu’nun komünistlerle dolu olduğunu iddia ediyordu. Mc Carthy sonunda itibarını kaybetti. Ama o zamana kadar pekçok kişi işinden oldu ve aynı dönemde Amerikan halkı, en temel özelliği olan, siyasi fikir ayrılıklarına gösterdiği hoşgörüyü kaybetmişti.
ABD, 1945’den 1970’e kadar, arada kısa durgunluklar olmakla birlikte uzun bir ekonomik büyüme dönemi yaşadı. Amerikan halkı ilk kez konforlu hayatın tadını çıkartıyordu. 1960 yılında, ailelerin % 55’inin çamaşır makinesi, % 77’sinin arabası, % 90’ının TV’u ve hemen hepsinin buzdolabı vardı. Ve halk artık ırksal adaletin yerleşmesinden yanaydı.
2. Dünya Savaşı Generali Dwight D. Eisenhower’in 8 yıllık Başkanlığından sonra 1960 yılında yeni başkan John F. Kennedy oldu. Genç, enerjik ve yakışıklıydı. “Ülkeyi yeniden ileri götürmeye” söz vermişti. 1962 Ekim’inde Soğuk Savaş’ın en ağır kriziyle karşı karşıya kaldı. Sovyetler Birliği’nin, Küba’ya, birkaç dakika içinde Amerikan şehirlerine ulaşabilecek şekilde nükleer füzeler yerleştirdiği ortaya çıkmıştı. Kennedy, adayı denizden abluka altına aldı. Sovyet Lider Nikita Kruşçef, füzeleri geri çekmeyi kabul etti. Ancak karşılığında, Amerika’nın Küba’yı işgal etmeyeceğine dair söz aldı.
Nisan 1961’de Sovyetler, ilk insanlı uzay aracını dünya yörüngesine yerleştirerek zaferlerine bir yenisini ekledi. Buna karşılık Başkan Kennedy, 10 yıl içinde Amerikalıların Ay’da yürüyeceğine dair söz verdi. Bu söz, astronot Neil Armstrong, 1969 yılının Temmuz ayında Apollo 11 uzay aracından inip Ay yüzeyine adım attığında gerçekleşti.
Ancak Kennedy o günü göremedi. Çünkü 1963 yılında suikaste kurban gitmişti. Dünya çapında bir başkan değildi. Ama ölümü, Amerikan halkı için gerçek bir şok oldu. Ondan sonra seçilen Lyndon B. Johnson, Kongre’den bir dizi sosyal program yasası geçirmeyi başardı. Johnson’un “yoksullukla savaş” programı, yoksul çocuklar için okul öncesi eğitimi, okula devam edemeyen çocuklar için özel beceri programları ve kenar mahalle gençleri için kamu hizmetlerini içeriyordu.
Altı yıllık başkanlık döneminde Johnson öncelikle Vietnam Savaşı’yla ilgilenmek durumunda kaldı. 1968 yılında, 500,000 Amerikan birliği, önceden hiç bilmedikleri bu küçük ülkede savaşıyordu. Siyasetçiler bu savaşı, komünizmi her cephede denetlemek adına gerekli görmekle birlikte, Vietnam’da olanların ABD’yi ilgilendirmediğini düşünen Amerikalıların sayısı giderek artıyordu. Üniversite bahçelerinde, Amerika’nın müdahalesini protesto eylemleri başladı. Polisle öğrenciler arasında şiddete varan çatışmalar yaşandı. Savaş karşıtı tutum giderek adaletsizlik ve ayrımcılığı da kapsam içine almaya başladı.
Johnson, kendisine karşı artan hoşnutsuzluk nedeniyle, başkanlığa 2. kez adaylığını koymamaya karar verdi. 1968 yılında Richard Nixon başkan seçildi. Nixon, kademeli olarak Amerikan askerlerin yerine Vietnamlı askerler yerleştirdi. 1973’te Kuzey Vietnam’la barış anlaşması imzaladı. Ve Amerikan askerlerinin eve dönmesini sağladı. Başkanlığı döneminde 2 önemli diplomatik atılım daha gerçekleştirdi. Çin Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurdu ve de Sovyetler Birliği ile Stratejik Silahları Sınırlandırma Anlaşması için görüşmelere başladı. 1972 de yeniden başkan seçilmesi çok kolay oldu.
Seçim kampanyası sırasında, rakibi olan Demokratik Parti’nin Washington, Watergate’teki merkezine izinsiz giren 5 kişi tutuklandı. Yapılan soruşturma sırasında bu kişilerin Nixon’un seçim komitesinin emriyle hareket ettiği ortaya çıktı. Beyaz Saray, olayla bağlantısını örtbas etmeye kalkışınca işler iyice sarpa sardı. Bant kayıtlarından, başkanın olayla bizzat ilgisi bulunduğu açığa çıktı. 1974 yazı geldiğinde Kongre’nin, Nixon’un suçunu sabit göreceği açıkça belli olmuştu. Nixon, 9 Ağustosta istifa etti. Ülke tarihinde istifa eden tek başkandır.