Büyük bir olasılıkla dünya tarihinde Püritenler kadar aydın sömürgeciler yoktur. 1630 ve 1690 arasında Birleşik Devletler’in New England olarak bilinen kuzeydoğu bölgesinde bulunan üniversite mezunlarının sayısı ana ülkedekilerle aynıydı. Zamanın en iyi eğitim almış kişilerinin el değmemiş yerlerde hayatlarını riske atmak istemeyecek soylular olduğu düşünülürse, bu çok şaşırtıcıdır. Kendini yetiştirmiş ve eğitmiş Püritenler dikkat çeken istisnalardı. New England bölgesinde sömürgelerini kurarken Tanrının buyruğunu anlamak ve yerine getirmek için eğitim istiyorlardı.
Püritenlere göre bir yazının iyi olması için, evin içinde Tanrıya tapmanın önemi ve ruhun yeryüzünde karşı karşıya kaldığı ruhsal tehlikeler konularının tam olarak farkına varılmasını sağlamalıdır. Püriten üslup karmaşık metafizik şiirlerden basit günlüklere ve ezici bir biçimde bilgiçlik taslayan dinsel tarihlere kadar çok değişebiliyordu. Üslup veya tarz ne olursa olsun, bazı konular değişmiyordu. Hayat bir sınav gibi görülüyordu; başarısızlık sonsuz lanete ve cehennem ateşine, başarı ise eşsiz mutluluklara yol açıyordu. Bu dünya Tanrının gücü ile pek çok farklı yüzüyle zorlu bir düşman olan Şeytanın gücü arasında sürekli bir savaş arenasıydı. Bir çok Püriten heyecanla İsa’nın dünyaya dönerek insanın çilesine son vereceği ve 1000 yıllık barış ve esenlik dönemini başlatacağı “bin yıl”ı (millennium) bekledi.
Bilim adamları uzun zamandan beri Püritanizm ve kapitalizm arasındaki bağlantıya dikkat çekmişlerdir: Her ikisi de hırsa, çok çalışmaya ve başarı için yoğun çabalara dayanır. Her ne kadar Püriten bireyler, katı Tanrıbilimsel anlamda “kurtarılmış” ve cennete gidecek seçilmişler arasında olup olmadıklarını bilmeseler de, Püritenler yeryüzündeki başarının seçilmiş olmanın bir işareti olduğuna inanırlardı. Zenginlik ve başarı aynı zamanda ruhsal sağlığın ve sonsuz hayat vaatlerinin güvencesi olarak kabul edilirdi.
Üstelik, vekilharçlık kavramı başarıyı özendiriyordu. Püritenler her nesneyi ve olayı daha derin ruhsal anlamları olan simgeler olarak görürler ve kendi zenginliklerini ve toplumlarının iyi durumunu daha da ileri götürerek Tanrının planlarına da daha çok uyduklarını düşünürlerdi. Dünyevi ve dinsel dünyalar arasında ayırıcı bir çizgileri yoktu: Hayatın tamamı Takdiri İlahinin bir ifadesiydi. Bu inanış daha sonra Transandantalizm’de yeniden ortaya çıkar.
Püriten yazarlar günlük olayların kaydını tutarken, onların ruhsal anlamlarını ortaya çıkarmak için, İncil’i bölüm ve satır olarak belirtirdi. Tarih, Yeni Dünya karşısında Püriten zafere ve Tanrının Yeryüzündeki Krallığı’na doğru giden sembolik bir dinsel panoramaydı.
New England’a yerleşen ilk Püriten sömürgeciler, Reformasyon Hıristiyanlığı’nın ciddiyetine örnek oluşturdular. “Hacılar” olarak tanınan bu küçük bir grup insan 1608’de uygulanan zulümler sırasında, İngiltere’den, daha o zaman bile dinsel hoşgörüsüyle tanınan, Hollanda’ya göç etmişlerdi.
Püritenlerin çoğu gibi İncil’i kelimesi kelimesine uyguladılar. Korintlilerin İkinci Kitabı’nı okudular ve ona göre davrandılar – “Tanrı onların arasından çık ve ayrı ol dedi.” İngiliz Kilisesi’ni içinden arındıramayacaklarını anlayınca “Ayrılıkçılar” yeraltında “sözleşmeli” kiliseler kurdular. Bu kiliseler krala değil, gruba sadakat yemini ettiler. Krala karşı hainlikle suçlanan ve cehennemde yanmaya mahkum edilen bu kişiler genellikle öldürülürdü. Ayrılıkları sonunda onları Yeni Dünya’ya götürdü.