Suffe, Mescid-i Nebevî’nin bitişiğinde üzeri hurma dallarıyla örtülü, fakir, kimsesiz ve barınacak yeri olmayan müslümanlar için yapılmış gölgeliğe denir. Burada kalanlara Suffe ehli, Suffe ashâbı denilirdi ki kendileri ilim tahsili ile meşgul olurlardı. Suffe ashabı, kimsesiz muhâcirler, bekârlar, Arap kabilelerinden Müslüman olup Medine’ye göç edenler ile ilim tahsil etmek isteyen sahâbîlerden oluşuyordu. Bunlar genellikle yoksul kimselerdi. Hz. Peygamber, Suffe’de kalan sahâbîlerin yeme ve içme gibi ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenirdi. Bazı iyiliksever sahâbîler, Hz. Peygamber’in tavsiyesi üzerine bunları birer-ikişer evlerine davet ederek iaşelerini temin ederlerdi. Hz. Peygamber zengin müslümanları bunlara yardım etmeye teşvik ederdi. Ensâr, hurma salkımlarını getirerek Mescid-i Nebevî’ye bırakırlardı. Suffe ashabı arasında çeşitli işlerde çalışanlar da vardı.
Suffe’de Hz. Peygamber’in dışında okuma-yazma ve Kur’an öğretmek üzere öğretmenler de görev yapıyordu. Ubâde b. Sâmit bunlardan biridir. Burada toplanan öğrenciler esas itibarıyla kendilerini Kur’an öğrenimine vakfetmişlerdi; Kur’an âyetlerini aralarında müzakere ederler ve geceleri ilim tahsili ile meşgul olurlardı. Bu sebeple bunlardan yetmiş kişiye “kurrâ” adı verilmiştir. Hz. Peygamber Medine dışına irşad ve İslâm’ı anlatmak için bir kimse veya ekip göndereceği zaman Suffe ashabı arasından seçerdi. Suffe ashâbından orduya katılanlar, diplomatik faaliyetlerde görevlendirilenler ve müezzinlik yapanlar da vardı.
Tarihçi akademisyen Murat Serdar tarafından yanıtlanmıştır.