“Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.” (Neml, 27/87)
Ahirete iman yüce dinimiz İslam’ın temel esaslarından biridir. Ahiret hayatı, vaktini Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği kıyametin kopmasıyla başlayacak-tır. Kıyametin kopması bu işle görevli melek olan İsrafil (a.s)’in sura üfürmesi ile başlayacak ve kıyamet kopacaktır. İlk sura üflenişte Allah’ın diledikleri müstesna yerde ve gökte ne varsa hepsi ölecektir. İkinci sura üflenişte ise, insanlar diriltilerek Allah’ın huzurunda hesap vermek üzere toplanacaklardır. Bu durum şu ayetlerde açıkça ifade edilmektedir:
“Artık Sûr’a bir tek defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpış-la çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).” (Hâkka,69/13-15)
“Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakı-yorlar!” (Zümer, 39/68)
“Nihayet Sûr’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân’ın vaat ettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.” (Yasin, 36/51-53)
İlk sura üfleniş yani kıyametin kopması çok şiddetli olacaktır. O anın dehşeti
Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde açık bir şekilde ifade edilmiştir:
“Fakat insan önündekini (kıyameti) yalanlamak ister. ‘Kıyamet günü ne zamanmış?’ diye sorar. İşte, göz kamaştığı, Ay tutulduğu, Güneşle Ay bir araya getirildiği zaman! O gün insan, ‘Kaçacak yer neresi!’ diyecektir. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir. Artık insan, kendi kendinin şahididir. İsterse özürlerini sayıp döksün.” (Kıyame, 75/5-15)
Kıyametin kopma anında kimsenin kimseyi düşünecek hâli olmayacak, insanlar en yakınlarından kaçacaklardır. Bu durum şu ayetlerde açıklanmıştır:
“Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.”
“Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, işte o gün kişi kardeşinden, annesinden, baba-sından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.”
Kıyamet anı o kadar dehşetli olacaktır ki normal hâllerde herhangi bir durumda canı tehlikeye düşen evladını kurtarmak için bir an bile düşünmeden kendi canını tehlikeye atmaktan çekinmeyen anneler kıyamet anının şiddeti ve dehşeti ile em-zirdiği yavrusunu bile unutacaktır. Bu husus ise Hacc suresinde açıklanmaktadır:
“Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğu-nu düşürür. İnsanları da sarhoş bir hâlde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir!”
İşte yukarıda zikrettiğimiz Neml suresi 87. ayette de Cenab-ı Allah sura üfürül-düğü zaman insanların büyük bir dehşete kapılacağını ifade etmekte, o anın dehşe-tinin şiddetli olacağını bizlere haber vermektedir.
Kıyametin şiddetinin korkunçluğunu çok az da olsa tasavvur edebilmek için yaşadığımız deprem felaketlerinin korkunçluğunu düşünebiliriz. Dünyanın çeşitli yerlerinde olduğu gibi ülkemizde de bu türden felaketlere hepimiz zaman zaman şahit olmaktayız. Bu depremlere bizzat maruz kalan kimselerin sarsıntı hâlinde nasıl bir dehşet yaşadıkları ve çaresizlik anında nasıl bir tavır sergiledikleri görülmektedir. Herkesin can derdine düştüğü, ananın yavrusuna sarıldığı ve nasıl güven içerisinde olabileceğinin müthiş çelişkisinin yaşandığı bir an!