Arapça, Hakk’ın sureti demektir. Hakikat-ı Ehadiyye ve Vâhidiyyeyi gerçekleştirdiği için, bu, Hz. Muhammed (s)’dir. Bu sebeple ona “Sâd” da denir, ibn Abbas (r)’a “Sâd”ın ne anlama geldiği sorulduğunda, şu karşılığı vermiştir: “Mekke’de, üzerinde Rahmanın Arşının bulunduğu bir dağdır”.