Birçok bağlamda belirtildiği gibi, tarih bilgisi sürekli doğa bilimleriyle karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmıştır. Doğa biliminin bilgi yapısından çok farklı olan tarih bilgisi kendisine has niteliklere sahiptir. Tarih bilgisinin temel özelliği insanın kendisi hakkında olmasıdır. Tarihe ilişkin bilgilerin, insanın kendisi hakkında olması, insanın sahip olduğu değerler hem tarih olayının gerçekleşmesi sürecinde hem de olayın araştırılması sırasında, konuya dahil olmaktadır. Değerlerin konuya dahil edilmesi, hem olayın kendini hem de araştırılmasında öznelliğin yerinin büyük olduğunu göstermektedir. Öznelliğin içselleştirildiği bir alanda nasıl bir bilgiye sahip olunduğu aşağıda değerlendirilmektedir.
Tarih Bilgisi Türleri
Tarih düşüncesi başlığı altında yapılan açıklamalardan hatırlanacağı gibi tarih, insan olmanın şartlarıyla iç içe oluşmuş ve insanın varoluşunun sürekliliğine bağlı olarak varlığını sürdürmektedir. Tarihin insanla ilişkisi, varolmak için birbirlerine şart koşmak anlamında bilginin insanla ilişkisiyle aynıdır. Biri varsa diğeri de vardır anlamında birbirlerinin varolma şartlarıdırlar. Tarih bilgisi, insanın tarihliliğini sergileyerek kendilik bilincinin içeriğini de vermektedir. Bilinç ne olduğunun ve ne olabileceğinin farkına vararak eylemde bulunmaktır. Tarih bilinçli eylemlerden oluştuğundan tarih anlamak ve yorumlamak insan için kolay olmuştur.
Tarih bilgisi, köken, süreç ve olay bilgilerinden oluşmaktadır. Aşağıda görüleceği gibi bu üç unsur tarih bilgisinin yapısını biçimlendirmektedirler.
Köken Bilgisi: Köken bilgisi, insanın başlangıçta hangi şartlarda, hangi niteliklerle ve nasıl oluştuğunu konu edinmektedir. Bu konular çoğunlukla hakikati bildirdiklerine inanılan efsanelerle açıklanmışlardır. Felsefi açıklamalar da mantıksal bir temellendirmeden ibarettir. Vahiy temelli açıklamalar da belli bir din anlayışıyla sınırlı kalmıştır. İnsanın kökenin evrimle açıklama tartışmaları da sürmektedir. İnsanın kökenini farklı bağlamlarda açıklamalar olsa da ortak özellikleri tarihliliğin başlangıcına işaret etmeleridir. İnsanın ortaya çıkışı nitelikleri ve eylemleriyle gerçekleştiğinden, nitelik ve eylemlerinin sonucunda da tarihlilik mümkün olmaktadır. Her ne kadar köken anlayışları başlangıçta her şeyin mükemmel dolayısıyla değişmez olduğunu kabul etseler de bir şekilde insan mükemmelliği bozmakta ve tarihi süreci başlatmaktadır.
Kökende olup bitenlere ilişkin bilgiler esas itibarıyla efsanelerle açıklanmaktadır. Efsane, ilk atanın anlattığı hakikati bildiren kutsal öğretidir. Efsaneyle anlatıldıklarından hakikattirler ve onlara inanılmalıdır. Efsane temelli köken açıklamaları bütün dinlerde içkindir ve dinlerin temel unsurları arasındadırlar. Bununla birlikte toplumların köken efsaneleri birbirlerinden farklı içeriklere sahip olduklarından insanın nasıl oluştuğuna ilişkin çok sayıda inanç tarih boyunca sürdürülmüştür. Her toplum kendi köken efsanesini esas almakta ve diğerlerinin anlatımlarının yanlış olduğunu benimsediğinden, kendi inancının da yanlış olabileceğinin kanıtını oluşturmaktadır. Çünkü her inanç sistemi tek doğrunun kendisininki olduğunu varsaymaktadır. Bu durum da her hepsi doğru olacaktır ya da hapsi yanlış olmaktadırlar.
Felsefedeki köken açıklamaları da efsane temelli açıklamalardan çok farklı değildir. Düşünür kendi görüşünü mantıksal olarak temellendirmektedir. Temellendirmenin kökende olup bitene uyup uymadığının denetlenmesi söz konusu olmadığından bazı nadir örnekler hariç her zaman etkisiz kalmışlardır. Felsefi temellendirmenin etkisizliğinin bir nedeni de düşünürler farklı gerekçelerle farklı kökenlerden bahsetmeleridir. Evrim temelli açıklama da bilim çevrelerinde yaygın gözükse de çok etkili olduğu söylenemez. İnanç temelli köken açıklamaları baskın ve güçlü olarak devam etmektedirler.
İnsanın kökenine ilişkin bilgisi başından bu yana bir kurgu olarak ileri sürülmüştür. İlk insanın nasıl ortaya çıktığına ilişkin veriler tarihsel olaylara değil kurgulara dayandırılmaktadır. Tarihsel veri olmadığından köken açıklamaları insanların tamamını benimseyeceği bir noktaya ulaşamamaktadır. Tarih düşüncesi kökeni inanç bağlamında açıklarken, her toplum kendi inancında insana ilişik bir köken açıklaması bulunduğunda, bir sorun yaşamamaktadır. Ancak tarihçilik olaylara dayanmak durumunda kaldığından köken açıklamalarını yeniden oluşturamamakta ve tarih düşüncesindeki köken açıklamalarından haberdar etmekle sınırlı kalmaktadır.
Olay Bilgisi: Tarih araştırmaları, tarihsel süreci meydana getiren olayların araştırılmasıdır. Olaylar, insan eylemlerin sonucu olarak meydana geldiklerinden her birinde insan iradesi içkindir. Tarih olayının bilinebilmesini de sağlayan özellik de olayların insan tarafından bilinçle meydana getirilmesidir.
Evren ve doğa da dahil insanın gerçekleştirdiği her türden eylem tarih araştırmalarının konusu olmaktadır. Tarih araştırmaları her insan eylemini konu edinip değerlendirmesi mümkün değildir. Tarihçi, araştırdığı konuyu belirginleştirip açıklayacak olayları araştırma konusu yapmaktadır. Her hangi bir konuyla ilgili olarak milyarlarca tarihi olay olabilir; ancak tarihçi bunlardan birkaç tanesini çalışarak konusunu kurmaktadır. Olaylar, yalın bir şekilde oluşmazlar. Her bir olayın tahmin edilemeyecek kadar çok nedeninden bahsedilebilir. Aynı olayın sayısız başka olayın nedeni olur. Olayı oluşturan nedenlerin çokluğundan dolayı araştırma konusu yapılan her hangi bir olayı güvenilir bir şekilde ortaya koymak oldukça zordur. Dolayısıyla geçmişteki her hangi bir olay hakkında kesin olarak şöyle ya da böyle olmuştur, bu amaçla gerçekleştirilmiştir ve sonuçları şunlardır demek imkansızdır. İmkansızlığın nedeni, olaylar, çok sayıda insanın iradelerini kullanılarak meydana getirildiklerinden olayların gerekçeleri tam olarak bilinememektedir. İradeler birbirlerinden etkilenerek değiştiklerinden eylemi gerçekleştirenler niyetlerini yazılı bir şekilde belgelendirmediklerinden tahmin yapmanın ötesine geçilememektedir.
Olayların nedenleri araştırılırken ilkelere varmak aklın çalışma tarzı gereğidir. Olayların nedenlerini araştırmak sayısız neden unsurunu aşarak kökendeki ilk nedene varıncaya kadar gitmek gerekir. Çoğunlukla ilk neden olarak kabul edilen köken değeriyle araştırılan konu arasındaki bağlantılar zorlamayla kurulmaktadırlar. Çünkü uzun zaman dilimleri nedeniyle birbirlerinden uzaktırlar. Ayrıca nedenleri oluşturan insan eylemlerinin değişik anlamlarda yorumlanabilmeleri köken ile olay arasındaki bağları zayıflatmaktadır. Başka bir deyişle tarih araştırmalarının konusu olan tarih olayı net bir şekilde ortaya konulamamaktadır; ancak çeşitli yorumlarla anlatılabilmektedir. Olay hakkında belge çokluğu da bulanıklıkları ortadan kaldıramamaktadır.
Sergilenen özellikler nedeniyle bilgi nesnesi olarak olay hakkında kesin yargılara varmak imkanı yoktur. Tarihçinin ya da olayla ilgilenen herhangi bir kişinin bakış açısına göre olayın içeriği ve anlamı değiştirilerek yorumlanabilmektedir. Tarih bilgisi de bu şartlar altında oluşmaktadır. Bütün bu zorluklara rağmen olaylar tarihçiliğin en temel verileridirler. Olaylar soyutlanarak dondurulmakta ve öne çıkarılan nedenlerle açıklanarak ihtiyaç duyulan bilgiye ulaşılmaktadır. Güvenilir tarihçilik olayları belgelerle temellendirerek yapılmaktadır.
Olay Türleri, tarih bilgisinin yapısını daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. İnsana ilişkin her şey tarihin konusu olduğundan her konu kendine özgü olaylarla incelenmek durumundadır. Konunun türüne bağlı olarak olaylar da birbirlerinden farklılaşmaktadır. Bazı konularda güvenilir hatta denetlenebilir bilgiler varken bazılarında güvensizlik çok ileri safhadadır.
Süreç Bilgisi: Önceki paragraflarda dile getirilen olayın özellikleri olayın kesin bilinememesine neden olmaktadır. Tarih olaylarındaki nedenlilik ilişkileri tarih bilgisini süreçlilik bilgisi niteliğini ağırlıklı hale getirmektedir. Süreç, olayların çok yönlü olarak birbirlerini etkilemeleriyle ve zaman içinde sıralanmasıyla gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle, zamanda aynı olayla ilgili olayların birbirlerini takip etmeleri süreçleri oluşturmaktadırlar Süreç, olayların sabit değil sürekliliğini ve değişkenliğine işaret etmektedir. Herhangi bir olay, kendine başına olmuş bitmiş bir durum değildir. Yeni olay, çok sayıda benzer olayların etkisiyle oluşmaktadır. Oluştuktan sonra dönüşmeye ve dönüştürmeye devam etmektedir. Bir başka deyişle olay oluş halidir. İç ve dış nedenler aracılığıyla değişmeleri süreklidir.
Tarihçi, olayları değil olay süreçlerini araştırmaktadır. Konuya ilişkin ileri sürülen bilgiler süreçleri ifade etmek durumundadır. Olaylar meydana getirilirken, birbirleriyle etkileşirlerken, yorumlanırlarken akıl ürünü olarak dönüşmektedirler. Yine süreç içinde etkisizleşerek güncelliğini kaybedip toplumsal hafızanın derinliklerine gömülmektedir. Olayların süreç içinde gerçekleşip etkisizleşmeleri tarih bilgisinin güvenilirliğini sarsmaktadır. Özellikle modern bilgi anlayışı açısından değersiz denemeler yığını olarak görülmektedirler.
Tarihçilikteki doğru bilgi, yöntemin gerekliliklerine uygun olarak yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Kesinlik anlamı olmayan doğruluk, araştırma konusunun yöntem ilkelerince biçimlendirilmesiyle gerçekleşmektedir.
Doğruluk Sorunu
Tarihteki doğruluk sorunu gelenek ve belgelendirme olmak üzere iki şekilde açıklanmaktadır.
Gelenek: Geçmişe ilişkin bilgilerin doğruluğu bin yıllarca gelenekle sağlanmıştır. Konuyla ilgili geleneklerde yer alan anlatılar doğru kabul edilmişlerdir. Efsaneleştirilerek anlatımın da doğru kabul edilmelerinde çok önemli bir yeri olmuştur. Tarih yazımıyla birlikte efsaneleştirilmiş geleneksel anlatılar yazıya geçirilmişlerdir. Tarihçiliğin tarihinde tarih bilgilerinin doğruluğu sorunu çeşitli bağlamlarda tartışılmış olsa da asıl tartışma 19.yüzyıl ve sonrasında gündeme gelmiştir. Ancak tarih bilgisinde efsaneleştirme ve gelenekleştirerek anlatmak etkisini büyük ölçüde sürdürmektedir.
Kültürel yapıdaki her eylem tipi, değer sistemleri, kurumlar gelenekleşerek işlevlerini yapar ve meşrulaşırlar. Başka bir deyişle kültürel yapının tamamı geleneklerden oluşmaktadır. Her gelenek kendi kökenini ve hikayesini anlatan bir efsaneye sahip olduğundan kendi geçmişini de bildirmektedir. Gelenek, yapısı gereği geçmişin derinliklerine uzanmaktadır. Gelenekle icra edilen işin sistemleştirilmesi çok eski dönemlere uzandığı hissi güçlüdür. Özellikle de geleneğin pirine yapılan göndermeler ve efsaneler geleneği insanlığın başlangıçlarına kadar geri götürmektedir. Geleneğin işlevselliği ve efsanenin doğruyu bildirdiğine ilişkin inanç birleştiğinde o gelenek içinde yer alan herkes kendi hakikatini bildiğinden emindir.
Modern öncesindeki tarihçiliğin en baskın niteliği olan gelenekçilik, modern tarihçilikte iki şekilde devam etmiştir. İlki, çok sayıda önemli konu gelenekler üzerinden anlatılmaya devam edilmiştir. İkincisi, tarihçilik anlayışlarının gelenekleşmesidir. Gelenekçi yaklaşımın devam etmesinin nedenleri, her konunun tarihinin yazılmadığından dolayı gelenek temelli anlatımlar devam etmesi; tarihçilik tarzının akademik dil kullanımı tarih okumalarını akademisyenlerle sınırlı tutması, efsane temelli anlatımın kolay ve hoşa gitmesi şeklinde sıralanabilir. Geleneğin toplumlardaki gücü modern yaklaşımların da gelenekleştirmesini sağlamaktadır. Modern dönemin tarihçilik tarzları çeşitli gelenekler şeklinde birbirlerinden ayrılmışlardır. Herhangi bir modern dönem tarihçisi dahil olduğu geleneğin ilkelerinin, yaklaşım tarzının ve hedeflerinin değişmesi gerektiğin düşünmemekte ve her şeyiyle geleneği doğru bulmaktadır.
Kökenlere ilişkin her konu veri azlığı nedeniyle toplumda oluşmuş efsane temelli geleneklerle açıklanmaya devam etmektedir. Gelenek temelli açıklamalar doğru kabul edilirler; edilmek durumundadırlar.
Belgelendirmeyle sağlanan doğruluk modern dönem tarihçiliğinin belirleyici özelliği olmuştur. Olayın aydınlatılması için olayla ilgili yazılı belgelerin olması doğruluk sorununda önemli bir açılım getirmektedir. Olayın yaşandığı dönemin ve olayla ilgili belgelerden hareketle olayın incelenmesi açıklanma gücünü yükseltmektedir. Bu türden çalışmalara güven daha fazladır; çünkü olayla ilgili bilgiler olay hakkındaki yargıları desteklemektedirler. Dolayısıyla belgeye dayalı doğruluk ortaya çıkmaktadır. Ancak her belgenin tartışmalı oluşu ileri sürülen düşüncelerin doğruluğunu önemli ölçüde sarsmaktadır. Özellikle de ayın belgenin karşıt görüşleri desteklemek için kullanılmaları belgenin güvenilirliğini şüpheli hale getirmektedir.
Bütün sorunlarına rağmen tarih bilgisinin doğruluğunun en önemli verisi yine belgelerdir. Belge kullanımına ilişkin hususlar tarihçilik yöntemleri ileri sürülen bilgiler hakkındaki şüpheleri ortadan kaldırabilmektedirler. Belge fazlalığı nedeniyle geç dönemler açıklama gücü yüksek çalışmalarla anlatılabilmektedir.