18. ve 19. Yüzyıl arası dönemde, “Birleşik Krallığın” öncülüğünü yaptığı “Sanayi Devrimi”, takip eden yüzyıllar içerisinde hızlı bir şekilde bütün Avrupa coğrafyası ve Kuzey Amerika’yı kapsayacak şekilde bir gelişim gösterdi. Bu dönemde başta devletler olmak üzere, özellikle de hakim “burjuva sınıfı”nın bireysel çabaları ile temelleri atılan sanayileşme faâliyetleri aynı zamanda yeni teknolojik gelişmelere gebeydi. Nitekim devlet ve özel girişimci eli ile Avrupa’da başlayan fabrikalaşma faâliyetleri aynı paralellikte yeni alanlar ve imkanlar doğurdu.
Yukarıda ifâde ettiğimiz tüm bu gelişmeler aynı zamanda modern devletlerin oluşumunu gerçekleştirdiği gibi aynı zamanda da devletlerin politikalarını ve ekonomik felsefelerini de şekillendirdi. Muhtelif devletler kendi sanayileri ölçeğinde yeni düzenin teknolojik rekâbet ortamında diğer devletler ile karşı karşıya geldiler. Devletlerin sanayileşme temelindeki teknolojik rekabetleri “markantelizm” gibi ekonomi felsefelerini doğurduğu gibi aynı zamanda da devletleri ileriye dönük yeni araştırmalar ve bilimsel gelişmelere sevk etti.
Avrupa kıtası başta olmak üzere Dünya üzerinde hızlı bir gelişim evreleri gösteren sanayileşme ve teknolojik faâliyetler yeni savaşları doğurduğu gibi; aynı zamanda da bu yeni savaşlar devletleri daha ileri askeri sanayi yatırımlarına ve daha ileri bir teknoloji arayışına itti. Teknolojik gelişmeler savaşları doğurmakla kalmadı aynı zamanda devletleri yeni teknolojiler için teşvik ve tahrik etti.
Özellikle II. Dünya Savaşı’nda devletlerin askeri sanayilerinin yarattığı muâzzam ilerleme “Modern Uzay Çağı” veya diğer adı ile “Bilgisayar Çağı”nı doğurdu. Yâni bugün içerisinde etkisi altında yaşadığımız bilişim çağı Dünyaya egemen oldu.
Bilgisayar sistemlerinin önemini yaratan unsur, elektronik alt yapı olduğu kadar bu yapının işleneceği işletim sistemleri ve yazılımlardır. Bilgisayar sistemlerini yaratan ve oluşturan yapay dil, yâni programlama dili tamamı ile bireysel yetenekler ve hayal gücünden beslenmesi sebebi ile insanoğlunun muazzam nitelikte programlar ve eletronik sistemler oluşturmasını sağladı. Aklınıza gelebilecek bütün teknolojik ürünler, kendi içerisinde yazılımcılar tarafından yazılan milyonlarca kodlardan müteşekkil sistemlerdir. Askeri sanayiden tıp teknolojisine, bireysel kullancılara hizmet eden bilgisayarlardan yeni nesil Android ve İOS cep telefonlarına kadar bütün sistemler yazılımlar ile inşâ edilmiş sistemlerdir.
Yukarıda ifâde ettiğimiz tüm gelişmeleri ve alt yapıyı hazırlayan Batı’nın birikim ve kâbiliyeti aynı zamanda da kendi ülkelerinin ve insanlarının geleceği için gereken alt yapıyı hazırlamakta da hiç gecikmedi. Özellikle programlama dili adını verdiğimiz yeni teknolojileri inşâ eden yazı dilinin en önemli faktörünün insanların bireysel kabiliyet ve hayal gücüdür. Bu durumun farkında olan bir çok Avrupa devletleri bu minval üzere vatandaşlarını programlama, yâni teknolojik yazılımları ile ilgilenmeye sevk ettiler ve kendi vatandaşlarına verdikleri en temel eğitimlerin yanında bir de programlama eğitimleri vermeye başladılar.
Hayal gücünden ve bireysel becerilerden beslendiğini söylediğimiz Bilgisayar yazılımları üzerine, “programlama/kodlama” ve “teknolojik yazılımlar” gibi bir takım dersler Batı’da eğitim kurumlarında en temel ders olarak yıllardır verilimektedir. Özellikle çocukların hayal dünyasının genişliği, soyut ve somut düşünmedeki belirgin nitelikleri küçük yaşlarına rağmen çocuk mucidler yetiştirdi ve yetiştirmeye de devam etmektedir.
Batı’nın farkına vardığı bu muazzam cevher ve zenginlik Avurpa ve Amerika tekonojilerini âdeta rekâbet edilemeyecek bir düzeye getirdi. Ve bu durum aynı zamanda da biz Türk ve Müslüman toplumları hem taklitçilik ile yetinmeye sevketti hem de ezilmişlik ve yenilgi psikolojisini bizlere yaşattı.
Batı’nın genç nüfusunun azlığına rağmen sahip olduğu bu zenginlik ve cevhere Türkiye Cumhuriyeti Devleti başta olmak üzere genç nüfus potansiyeli yüksek olan toplumlar, eğer gençlerine gereken eğitimi verirlerse fark yaratabilicek ruha sahiptirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti genç ve dinamik bir toplum olduğu için fark yaratabilecek bir potansiyeli vardır. Bu nedenle ciddi bir devlet politikası ile gençlere yönelik olarak Bilgisayar sistemleri yazılım derslerinin eğitim ve öğretim halkasına dahil edilmesi gerekmektedir.
İlk okullar başta olmak üzere, en temel dersler olan Türkçe, Matematik ve Tarih gibi derslerin yanında muhakkak “kodlama dersi” koyulmalı ve gereken müfredât ciddi bir çalışma ile en iyi şekilde hazırlanmalıdır.
Türk Devleti’nin küresel sistemde dirâyetli ve güçlü bir şekilde var olabilmesi için, bu teknolojik rekâbat ve savaşa geçte olsa dahil olması gerekmektedir. Bir şekilde kendi alt yapımızı oluşturmak zorundayız. Çocuklarımıza erken yaşlarda vereceğimiz “programlama dili” eğitimi, devletimizin geleceği için büyük önem arz etmektedir. Gençlerimizin teknoloji ve teknolojik aletlere olan tutkusu da böylece ulvî bir amaca dönüştürülmüş olacaktır. Teknoloji Çağı’nda, kendi dinamikleri ile güçlü bir Türkiye için gereken en temel gaye, devlet politika ve felsefelerimizden birisi de bu olmalıdır.
Tarihçi ve Felsefeci Umut Güner