Arapça, dönme, pişmanlık anlamlarını ifade eden bir kelime. Günahtan pişmanlık duyarak vazgeçmek. Nasuh tevbesi, halis tevbeye, gedik bırakmayacak tarzda, eskiyen yerlerin onarılmasına benzer şekilde tevbe etmeye, denir. Sütün çıktığı memeye dönmesinin mümkün olmadığı gibi, tevbe edilen günaha, bir daha dönmemeye de, nasuh tevbesi denmiştir. Tasavvufî olgunluk yolunda, yetmiş makamdan bahsedilir. İlki tevbe, sonuncusu kulluk (abd) tur. Sırf Allah rızası için yapılan tevbeye, evbe denir. Tevbeleri çok kabul etmesi münasebetiyle, Allah’ın “Tevvâb” diye bir ismi vardır. Cüneyd, “günahı unutmaya”, Sevrî de “Allah’tan gayri her şeyden yüz çevirmeye” tevbe demiştir. el-Megazilî, tevbeyi ikiye ayırır: 1. İnâbe Tevbesi : Allah’ın üzerindeki kudretinden korkarak yapılan tevbe. 2. Tevbe-i isticâbe : Sana yakın olmasından dolayı, utanarak yapılan tevbeye denir. Zünnun “Avamın tevbesi günahtan, havassınki gafletten, enbiyanınki de başkalarının nail olduğuna ulaşmaktan aciz bulunduklarını görmek şeklindedir” der.
Gönlümde günah işlemeğe istek var,
Dildeyse gezer tevbe-i istiğfar,
Halimle sakalımdan utandım billah!
Affeyle benim şu tevbemi ya Gaffar.
Tahir Olgun