“Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” (Şûrâ, 42/7)
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bizi uyarmak ve öğüt vermek için Cenab-ı Hak tarafından sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’e indirilmiş, ilahî bir ke-lamıdır. Kur’an-ı Kerim’de sıklıkla vurgulanan iman esaslarından biri de bu âyette olduğu gibi ahirete yani ölümden sonraki hayata inanmaktır. Mealini okuduğum bu âyette Kur’an’ın Arapça olarak sevgili Peygamberimize indirilmesinin amacının, Mekke ve civarındaki insanları uyarmak olduğu haber verilmektedir. Âyet-i kerime-de yüce Allah tarafından Peygamberimizden, özel olarak Mekke ve çevresinde bu-lunanların genel olarak da bütün insanların “toplanma günü” hakkında uyarılması istenmektedir. Âyette “toplanma günü” diye ifade edilen husus, Dinimizin inanç esaslarından biri olan ahirete iman hakkındadır. Bu âyet, mahşer ve hesap günü-nün vuku bulacağı konusunda hiçbir şüphemizin olmaması gerektiğini bize haber vermektedir. Bu itibarla biz müminler, yaşadığımız bu dünya hayatının bir gün son bulacağına; yani kıyametin kopacağına inanırız. Yüce Allah, Peygamber Efendimizin şahsında bizleri ve bütün insanları bu âyette “toplanma günü” olarak ifade edilen “kıyamet günü” ya da “mahşer günü” hakkında uyarmaktadır.
Âyet-i kerime Hz. Peygamber’e öncelikle Mekke ve civarının “toplanma günü” yani öteki âlem hakkında uyarılmasını emreder. Bununla insan hayatının ölümle son bulmadığı hatırlatılmaktadır. Zira Kur’an-ı Kerim’in indirildiği dönemde gerek Mekkeliler gerekse Mekke civarındaki Araplar ölümden sonra bir hayatın varlığına inanmıyorlardı. Câsiye Suresi 24. âyette bu husus şöyle belirtilir:
“Dediler ki: ‘Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.’ Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.” Bu ayette belirtildiği üzere o dönemde Arapların büyük çoğunluğu ölümden sonra bir hayatın varlığına inanmıyorlardı. Zamanın geçmesiyle hayatın bittiğini zannediyorlardı. Bu itibarla Allah, hayatın ölümle son bulmadığını, ölümün ancak ahiret hayatına açılan bir kapı olduğuna işaret etmektedir. Âyet-i kerime aynı za-manda bizi cennet ve cehennem konusunda da uyarmaktadır. Zira Kur’an’ın diğer âyetlerine baktığımızda, bu “toplanma günü”nde, insanların hesapları görüldükten sonra dünyada yapmış oldukları amellere göre, bir kısmının cennete ve bir kısmının da cehenneme gideceği haber verilmektedir. Bu itibarla ahirete iman aynı zaman-da cennet ve cehennemin varlığına da iman etmek demektir. Hesap gününe, ahi-ret hayatının varlığına, cennet ve cehenneme inanmak bize büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu dünyada yaptıklarımız zayi olmayacaktır. İyilik ya da kötülük cinsinden olsun her şeyin o hesap gününde karşılığını göreceğiz. Dolayısıyla bu inanç bizi, yaptığımız iyiliklerin zayi olmayacağı bilinciyle daha çok iyilik yapmaya, kötülüklerden ve yasaklardan da uzak durmaya sevk etmiş olmaktadır.
Bu itibarla âyetteki uyarı, sadece bir ikaz, öğüt ve haberden ibaret olmayıp aynı zamanda ahiret hayatı için daha dünyada iken ibadet, amel ve ahlak bakımından ha-zırlıklı olmamız gerektiğini de bildirmektedir. Bu hazırlık, sadece ahiret hayatımız için değil, bu dünyadaki hayatımızı da sorumluluk duygusu ve disiplin içerisinde, gönül huzuru ve mutlulukla yaşamamız için en büyük kazanım olacaktır.