Vahdet-i Vücud nedir?

2 mins read

Arapça, varlığın birliği demektir. Allah’tan başka varlık olmadığının idrak ve şuuruna sahip olmak, bilmek. Şuhudî tevhiddeki sâlikin her şeyi görmesi geçicidir, birlik bilgide değil, görmededir. Vahdet-i vücûdda ise, bu birlik bilgidedir. Vahdet-i vucûd zevkle elde edilir, yaşanarak bilinir. Kitap okunarak öğrenilen bir felsefe sistemi değildir. Vahdet-i vücudu zevken elde eden sâlik, gerçek varlığın bir olduğunu, bunun da Hakk’ın varlığından ibaret bulunduğunu, Hak ve O’nun tecellîlerinden başka hiç bir şeyin bulunmadığını bilir. Her şey, o Bir’in çeşitli şe’nlerinden görünüşlerinden, tecellîlerinden ibarettir. Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şuhûd arasında bir olan noktalar şunlardır:

  1. Her ikisinde de ta’ayyün ve la ta’ayyün âlemleri ayrıdır.

  1. ilâhî varlık mutlak varlıktır. Şu mânâda ki, âlemin varlığı izafî varlıktır, fakat yok değildir.

  1. Küçük ve büyük âlem, emir ve halk, âlem-i misâl, yeni eflâtuncu urûç, tecellî, ruhun mücerred olması gibi telâkkiler aynıdır.

Vahdet-i Şuhûd ve Vahdet-i Vücûd’un ayrıldıkları noktalar şunlardır:

  1. Vahdet-i vücûdda zât ve vücûd aynıdır, vahdet-i şuhûdda ayrıdır ve ilk yaratılan şey odur.

  1. Vahdet-i vücûda göre sıfatlar, zâtın aynıdır, vahdet-i şuhûda göre, sıfatlar zâttan ayrıdır ve katılmış vücûd ile dışta mevcutturlar. Sıfatlar, zâtın gölgeleridirler.

  1. Vahdet-i vücuda göre, âlem, sıfatların beliriş (ta’ayyün) ve çıkışından ibarettir. Vahdet-i şuhûda göre âlem, sıfatların beliriş ve meydana çıkışından değil, ancak sıfatların gölgelerinin belirişinden ibarettir.
  2. Vahdet-i vücuda göre, âlem, hayâldir, ancak Allah vardır. Vahdet-i şuhûda göre, âlem hayâl değildir. Çünkü böyle kabul etmek, âlemin objektif realitesini, aynı zamanda da Allah’ın ibda sıfatını inkâr etmek olur. Sonra eğer âlem hayalden ibaretse, o yok, tasavvurlarımız var demektir. Bu takdirde de tasavvurlarımız kaldırıldığında, onun da yok olması lâzım gelir. Daha sonra, âleme, Allah’ın varlığına kıyasla hayaldir, deniyorsa, o zaman da âlem Allah olamaz. Çünkü Allah, mutlak ve zorunlu, âlem ise mümkün ve geçicidir.

  1. Vahdet-i vücûda göre, âlem gölgedir. Fakat aslın, yani Allah’ın kendisidir. Vahdet-i şuhûda göre, âlem gölgedir, ama bu gölge, aslın kendisi değil, aslından başka bir şeydir. Ve aslın kendisine bahşettiği vücud ile, dışta kendi nefsinde mevcuttur.

  1. Vahdet-i vücûd’a göre, âyân-ı sabite, vücudla ilgilenmemiştir. Binaenaleyh âlem yok, ancak Allah vardır. Vahdet-i şuhûda göre, bu doğru değildir. Zira bu takdirde hayalden ibaret olan bir varlık, hakikî varlığı nasıl sınırlandırabilir?

  1. Vahdet-i vücûd’a göre, Allah bir bakımdan da, âlemin ötesinde ve üstündedir. Bu itibarla hakikat, tenzîh ve teşbîh arasını birleştirmektedir. Vahdet-i şuhûda göre, Allah âlemlerden ganîdir. Bu itibarla, onu her hal ve surette tenzîh etmek gerekir.

  1. Vahdet-i vücûda göre, Allah’ın âlemde ve onun objelerinde tecellîsi, ândadır. Bu, vahdet-i şuhûdda bir ânda değil, süreklidir.

  1. Vahdet-i vücûda göre, vücûd bir, ve o da sırf hayır olduğu için, âlemde kötülük ve iyilik denen şeyler, mutlak ve hakîkî değil, nisbîdir. Vahdet-i şuhûda göre, vücud-adem terkibinden meydana gelmiş olan bu âlemin mâhiyeti, yokluk olduğundan ve kendi nefsinde de mevcut olması bakımından, bütün kötülüklerin köküdür. Kötülük ve noksanlıklar da hakîkîdir.
Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe