Güneyin kültürü doğal olarak kibar beylerin idealleri etrafında gelişti. Çiftlik yönetmek konusunda klasik Yunan okumaktaki başarısını tekrarlayabilen Rönesans adamı olarak feodal bir lordun gücüne sahipti.
William Byrd İngiliz arkadaşı Orrery Kontu Charles Boyle’a 1726’da yazdığı tanınmış mektubunda Westover adlı çiftliğindeki kibar yaşam tarzını anlatır:
Temiz havanın avantajlarının yanı sıra, masraf yapmadan her türlü ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz (elbette çiftliği olan bizleri kastediyorum). Benim büyük bir ailem var ve kapım herkese açık, yine de hiç ödenecek faturam yok ve iki buçuk şilin hiç bozulmadan birkaç ay cebimde kalabiliyor.
Atalarımdan biri gibi benim de kendi koyun ve sığırlarım, erkek ve kadın kölelerim, ve hizmetkarlarım arasında her türlü alışveriş var, öyle ki İlahi Takdir dışında hiçbir şeye dayanmadan yaşıyorum. . .
William Byrd Güney sömürgelerinin soylularının ruh dünyasına örnek oluşturur. Kendisine kalan 1040 hektarı 7160 hektara genişleten Byrd, tacir, tüccar ve çiftçiydi. 3600 kitaplık kütüphanesi güneyin en büyüğüydü. Canlı bir zekayla doğmuştu ve babası onu İngiltere ve Hollanda’daki iyi okullara yollayarak daha da geliştirdi. Fransız Sarayı’nı ziyaret etti, Royal Society üyesi oldu ve başta William Wycherley ve William Congreve olmak üzere gününün önde gelen bazı İngiliz yazarlarıyla dost oldu. Londra günlükleri New England Püritenlerinin tam tersi olup, şık akşam yemekleri, parlak partiler, kadınlarla doludur ve kendini ve ruhunu aramaya çok yer verilmemiştir.
Günümüzde Byrd canlı tarzıyla History of the Dividing Line (İkiye Ayıran Çizginin Tarihi) adlı eseriyle tanınır. Bu, 1729’da yaptığı, amacı komşu sömürgeler Virginia ve Kuzey Carolina arasındaki onları ayıran çizgiyi incelemek olan, birkaç hafta süren ve 960 kilometre içeri doğru giden, bir gezinin günlüğüydü. Geniş ve bomboş arazi, Kızılderililer, yarı vahşi beyazlar, vahşi hayvanlar, ve her çeşit zorluğun bu medeni ve kibar adam üzerinde yarattığı izlenimler eşine az rastlanır derecede Amerikalı ve çok güneyli bir kitap oluşturur. İlk Virginia sömürgecilerinle dalga geçer; “yüz kadar adam, çoğu iyi ailelerin yüz karası,” ve fıkralar anlatır: Jamestown’da: “gerçek İngilizler gibi, 50 sterlinden daha fazla etmeyen bir kilise ve 500 tutan bir meyhane inşa ettiler”. Byrd’in yazıları güneylilerin maddi dünyaya duydukları akılcı ilginin çok iyi bir örneğidir: toprak, Kızılderililer, bitkiler, hayvanlar ve göçmenler. . . .