“O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.” (A’râf, 7/57)
Yüce Mevlamız, varlığının, birliğinin ve yüce kudretinin delillerini görüp okuyabileceğimiz, hidayet rehberimiz Kur’an-ı Kerim’in açıklayıcısı konumundaki kâinat kitabına dikkatlerimizi çekmekte, ülfet ve alışkanlık gibi sebeplerle sıradan olaylarmış gibi algıladığımız fakat her birisi olağanüstü özellikteki tabiat olaylarına daha bir ilgiyle nazarlarımızı yöneltmemizi istemektedir. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde; göklerle yerin yaratılışı, gece ile gündüzün birbirini takip etmesi (Âl-i İmrân, 3/190), gemilerin tonlarca yükleriyle denizlerin üzerinde hareket etmesi (Lokman, 31/31), Allah’ın gökten indirdiği suyla ölü toprağı canlandırması (Rûm, 30/24), rüzgârlarla bulutları hareket ettirmesi (Bakara, 2/164), gökten indirdiği tek bir su ile birbirinden farklı bitkileri yaratması (En’âm, 6/99), gece ile gündüzün uzayıp kısalması (Yûnus, 10/6), gecenin dinlenmeye, gündüzün ise çalışıp kazanmaya uygun olarak yaratılmış olması (Neml, 27/86), aynı su ile sulanıyor olmalarına rağmen meyvelerin renk, tat ve kalite bakımından birbirlerinden farklı olmaları (Ra’d, 13/4), insanların lisan ve renk bakımından farklı olmaları (Rûm, 30/22) ve göğün boşluğunda kuşların uçması (Nahl, 16/79) gibi daha birçok olağanüstü tabiat olayı dikkatlerimize sunulmakta ve bu olaylar üzerinde düşünerek ibret almamız istenmektedir.
Konumuz olan âyet-i kerimede de bu olağanüstü olaylardan birisi zikredilmekte, ölüp toprak olduktan sonra tekrar dirilişimiz, her zaman şâhid olduğumuz bir olaya kıyas edilerek kolayca anlayacağımız bir üslupla anlatılmaktadır. Yüce Rabbimiz, yağmurla canlandırdığı ölü topraktan, canlı bitkilerin çıkarışını misal vererek, yüce kudretiyle öldükten sonra bizleri de kabirlerimizden aynı kolaylıkla çıkaracağını haber vermektedir.
Dünyadayken, yaptıklarımızın ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın hesabını vermek ve neticede ceza veya mükâfat görmek üzere kıyamet gününde tekrar diriltileceğimize inanmak, temel inanç esaslarımızdan birisidir. Tarihin her döneminde bazı insanlar bu konuyu anlamakta zorluk çekmiş, kendi akıllarınca ölüp toprak olduktan sonra yeniden dirilmeyi imkânsız görmüş ve bu yüzden ahireti inkâr etmişlerdir. Kur’an’da bu tür insanların inkârcı sözleriyle birlikte, onların akıl ve mantıklarına hitab eden cevaplar detaylı bir şekilde yer almaktadır. Yâsin suresinin 78 ve 79. âyetlerinde, kendi yaratılışını unutarak çürümüş kemikleri misal vermek suretiyle yeniden dirilişi inkâr eden birisine yoktan var edilişi hatırlatılarak cevap verilirken, Ra’d sûresinin 3, 4 ve 5. âyetlerinde, yüce Allah’ın varlığına ve kudretinin yüceliğine delâlet eden, hayret verici birçok yaratılış örneği anlatıldıktan sonra inançsız insanların tüm bunlara rağmen, yeniden diriliş hususundaki inkârcı tutumlarının şaşkınlık verici olduğuna vurgu yapılmıştır.
Bizleri hiç yokken mükemmel bir şekilde yaratıp, birtakım sorumluluklarla dünyaya gönderen eşsiz kudret sahibi yüce Rabbimiz, baharın gelmesiyle can vererek topraktan çıkardığı sayısız bitki gibi aynı şekilde bizleri de öldükten sonra diriltecek ve dünyadayken sorumlu kıldığı konulardan hesaba çekecektir.