Farsça, serserilik, başıbozukluk demektir. İlâhî iradenin hükmü (tahakkümü) ile, sâlikin kendi irade ve muradına karşı çıkması.…
MoreMevlevî tabiri olup, kudüm çalan (Kudum-zen) larm başına, “Ser-Kudûmî” denir. Mevlevî ayinini idare eden kişi. Bu görevi yapanlar, Mevlevî erkanına dahildir. Bir kısım erkan evlenemediği halde, bunlar evlenebilirdi.…
MoreArapça, ebedî anlamına gelir. Evveli ve ahiri (önü ve sonu) olmayan. Evveli olmayana ezelî, ahiri olmayana ebedî denir. Sermedîlik, Allahü Teala’nın sıfatıdır.…
MoreFarsça, başı ayak etmek, demektir. Mevlevîlikte, kusur işleyen bir müridin cezalandırılması olayına, ser-pa etmek denir. Aşçıbaşı veya (Konya’daki dergahta) tarikatçı tarafından, suçlu müridin semahane, yahut meydan’da sikkesi alınır, ayakkabıları dışarı doğru çevrilir.…
MoreFarsça-Arapça, baş ahçı anlamındadır. Mevlevî tabiridir. Mevlevîlikte, Konya’daki Mevlana makamında, Ser-tarik dede’den sonra gelen bir rütbeye sahipti. Tekkenin maddi -dünyevi işleri, sert-tabbah’a bırakılmıştı. Yeni intisab edenlerin terbiyesi ile de, meşgul olurdu. Yeni…
MoreMevlevî tâbiridir. Ahçıbaşının çömezine, ser-tabbâh küçeği denirdi.…
MoreHun ve Göktürk toplumsal yaşamına bakıldığı zaman devlet ve devlet teşkilatı başta olmak üzere toplum yapısının bozkırın özellikleri çerçevesinde şekillendiği göze çarpmaktadır. Bozkır kültür ve devlet anlayışının hakimiyeti gündelik yaşam dahil olmak…
Moreİslamiyet öncesi Türk inanışları hususunda özellikle de Hun ve Göktürkler dönemi Türk inançları hakkında belirli bir özgünlükten bahsetmek mümkün değildir. Özellikle bozkır hayatını etkisi, komşu devlet ile yapılan ticari ilişkiler ve kültürel…
MoreDericiliğin Hun ve Göktürkler döneminde varlığına ve önemine daha önce değinmiştik. Bu sebeple bozkır topluluklarında giyim kuşam denildiğinde hayvanlardan elde edilen yün ve derilerden işlenerek yapılan kıyafetler önemli bir yere sahiptir. İç…
MoreKültür ve sanat dediğimiz olgu, toplumların karakter yapısı, yaşadıkları coğrafya ve iklim özellikleri, yakın komşu devletler ile olan kültürel ve insani ilişkileri neticesinde şekillenen unsurlardandır. Nitekim Göktürk ve Hunların kültür ve sanat…
MoreBaşta Hun ve Göktürkler olmak üzere eski Türk toplulukları her ne kadar göçebe bir hayat sürseler de ekseriyetle yazlık ve kışlık bir hayat sürmüşlerdir. Yaz ayları için yaylak hayatı söz konusu iken…
MoreBozkır kavimleri her ne kadar kendilerine özgü ve yerleşim bölgelerinin imkanları elverdiğince üretim yapsalar da birçok ihtiyaçlarını ticari ilişkiler içerisinde bulundukları komşu kavimlerden karşılamaktaydılar. Kendileri de sahip oldukları ve ürettikleri ürünleri bu…
MoreHun ve Göktürkler döneminde bozkırın onlara verdiği imkanlar ile sınırlıda olsa kendilerine özgü imkanlar ile belirli bir sanayi tesis ettikleri aşikardır. Nitekim Türk ve İran halklarının geleneksel sanatları olan halıcılık, kilim ve…
MoreHun devleti ve toplulukları her ne kadar bozkır sahasında yaşam alanı bulmuş olsalar da, bozkırın kısıtlı bölgelerinde mevcut bulunan tarıma elverişli alanları keşfetmişlerdi. Nitekim Hunlar hakkında bize en detaylı bilgileri aktaran Çin…
MoreTarihi süreçte devlet ve toplumlar hayat alanı buldukları ve vâr oldukları coğrafya ve topraklarda sahip oldukları imkanlar çerçevesinde bir hayat inşa edebilme imkanı bulmuşlardır. Bu sebeple özellikle toprak verimi, iklim çeşitliliği, su…
MoreFarsça-Arapça, tarikat başı anlamına gelir. Mevlevî tâbiri. Çelebi Efendi’nin yardımcısı ve Konya Mevlevî-hânesi’nin Şeyhi yerindeki kıdemli dede’nin unvanı, “Ser-tarik” idi. Çelebi Efendi’nin, Konya’dan bir yere gitmesi durumunda, mukâbele-i şerif dışında, her işe…
MoreFarsça, baş ve ayak demektir Mevlevî tabiridir. Mevlevî disiplinindeki cezalardan biridir. Mürid, fukara elbisesini çıkarır, eski elbisesini giyer, mevlevî-hâneyi terkederdi. Seyyah vermekden (bkz. Seyyah Vermek) daha ağır bir ceza idi. Seyyah verilenin…
MoreKadınlar âdet günlerinde veya nifâs (lohusalık) hâllerinde iken dua edebilirler; zikir ve dua anlamı taşıyan âyeti kerimeleri okuyabilirler. Bunun yanında, kelimei şehâdet, kelimei tevhid, istiğfar, salâvatı şerife getirebilirler. Tefsir, hadis ve fıkıh…
Moreİslam âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre; hayızlı ve nifaslı kadınların camiye girmeleri caiz değildir. Hayız ve nifas hâlleri, dinimizce hükmen kirlilik sayılmakta ve ibadetlere engel kabul edilmektedir. Camiler de ibadet mekânıdırlar. Hz. Peygamber (s.a.s.),…
MoreŞâfiî ve Hanbelîlere göre tıpkı cünüp gibi âdetli veya lohusa kadın da Kur’an okuyamaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.), “Âdetli kadın ve cünüp olan kimse Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz.” (Tirmizî, Tahâret, 98; İbn Mâce,…
MoreHanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezhepleri ile Malikî mezhebindeki ağırlıklı görüşe göre, cünüp veya hayız hâlindeki kimselerin Mushaf’a dokunmaları caiz değildir. Bu konuda genel olarak “O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır.…
MoreHayız ve nifaslı kadınlar için bazı özel hükümler vardır. Bu hâllerden biri kendinde bulunan kadınlar; Cinsel ilişkide bulunamazlar. Bu konuda Kur’anı Kerim’de, “Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki; o bir ezadır…
MoreKadınlardan gelen; âdet, lohusalık ve özür kanı dışındaki akıntıların abdesti bozup bozmadığına dair Hz. Peygamber’den (s.a.s.) nakledilen bir bilgi bulunmamaktadır. Fıkıh kaynaklarında ise, erkek kadın ayırımı yapılmaksızın iki yoldan (önden ve arkadan)…
MoreDinî hükümlerle mükellef olma, ergen olmakla başlar. Kızlar âdet görmekle büluğa ermiş yani ergen sayılırlar. 15 yaşına kadar ergenliğe ulaşmamış bir kız, 15 yaşını bitirdiği tarihten itibaren hükmen ergen ve mükellef sayılır…
MoreHapsedilmiş olan kimse, temiz su veya teyemmüm edecek temiz toprak bulamayınca namazını nasıl kılar?
Bir yerde hapsedilen ve abdest alacak su veya teyemmüm yapacak temiz toprak cinsinden bir şey bulamayan kişi, Hanefilerde tercih edilen görüşe göre vakte hürmeten namaz kılanların hareketlerini yapar, çıktığında da namazlarını kaza…
MoreTeyemmüm, bazı durumlarda abdest ve gusül yerine geçen istisnâî bir uygulama olup, ancak belli bir mazeretin bulunması hâlinde yapılabilir. Abdest ve gusül için su bulunmaz veya bulunur da kullanma imkânı olmazsa her…
MoreTeyemmüm, su bulunmadığında, ya da var olan suyu kullanma imkânı olmadığında, abdestsizlik, cünüplük gibi hükmî kirliliği gidermek amacıyla temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye sürülen ellerle yüz ve iki kolun mesh…
MoreYıkanmak için su bulamayan veya soğukta gusül abdesti aldığı takdirde hastalanacağı kanaatinde olan ya da gusül abdesti alabileceği uygun bir yer bulamayan cünüp kimse, teyemmüm ederek namazını kılar. Çünkü bu noktada zaruret…
MoreKişinin dinen sorumlu olması için aklî melekelerinin yerinde olması ve ergenlik çağına ulaşmış olması şarttır. Bu iki niteliği taşıyan herkes, dinen sorumlu kabul edilir. Aklî dengesi yerinde olmayanlar, bu niteliğe sahip olmadıkları…
MoreCünüp olan bir kimse, namaz kılmak ve Kur’an okumak gibi ibadetleri ve taatleri yerine getiremez. Dolayısıyla, ibadetlerini yapmaya engel olan bu durumdan ilk fırsatta guslederek kurtulmaya çalışmalıdır. Ancak gusletmesi gereken bir kimse…
More