Arapça, kader sırrı demektir. Allah’ın ezeldeki aynlar, ve bu aynların dış âlemde gerçekleşmeleri durumunda sahip olacakları haller hakkındaki ilmi. Bir şey hakkında, ancak Allah’ın, o şeyin, sübût durumundaki bilgisiyle hükmolunur.…
MoreArapça, Rab’lık sırrı demektir. Bu, merbûb’a bağlıdır. Zira onda, müntesiblerde olması gereken bir nisbet vardır. Müntesiblerden biri merbub olup, ademdeki sabit aynlardan başkasında değildir. Ma’dûm (yok)’a bağlanan da yoktur (yani ma’dûm’dur). Bu…
MoreArapça, rubûbiyyet sırrının sırrı, demektir. Rubûbiyyet sırrı, Rabb’ın, aynların suretlerinde ortaya çıkmasıdır. Aynların suretleri, zâtıyla kâim, ta’ayyünleriyle zuhur eden Rabb için, zühul yeri olması bakımından, onunla kaim, onun vücudu ile mevcutturlar.…
MoreArapça, tecellîlerin sırrı demektir, ilk tecellî kalbe olur, böylece bütün isimlerin arasındaki ehadiyyet-i cem müşahede edilir. Zira her isim, diğer bütün isimlerin özelliğini taşır. Yine bütün bunlar, zât-ı ehadiyyet’de birleşir. Farklılık, onun…
MoreArapça, sırrın sırrı, demektir. Ehadiyet hazretinde, icmâlen (özet olarak) bulunan gerçeklere ait ayrıntılı (tafsîlî) bilgi. “Gaybın anahtarları, O’nun kalındadır, onu O’ndan başkası bilmez” (En’âm/59), âyetiyle bu hususa işaret edilir.…
MoreArapça kalbin genişliği anlamına gelen bir ifâde. Kâmil insanın imkân ve vücûbu toplayan berzahî hakikati gerçekleştirmesi. Kâmil insanın kalbi, işte bu berzahtır. Bir kudsî hadisde şöyle buyurulur: “yerime, göğüme sığmadım, mü’min kulumun…
MoreMuhammed ibnü’l-Hase-ni’s-Sicilmasî (ö. 575/1179)’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu.…
MoreArapça, hapishane demektir. Bir vücûd mertebesi olup, günahkarları karanlık süflî tabiat derekelerinde, hakir düşürür.…
MoreCennette bir ağaç. Mahlûkun Allah’a doğru giderken ulaşabileceği son nokta. Bundan sonrası sadece Allah’a mahsustur. Sidreden sonrasına ulaşmak mümkün değildir. Zira, mahlûk, burada mahv olmuş, toz hâline gelmiş, silinmiştir. Sırf yokluğa bitişiktir.…
MoreAhiret kardeşi. Arapça muâhât, Türkçe kardeşleşmek, kardeş tutmak şeklinde ifâde edilir. Mekke’den Medine’ye hicret eden Muhacirlerle, Ensar arasında kardeşleşme olayından kaynaklanan bir uygulamadır.…
MoreArapça, güvenme, dayanma demektir. Sika, Allah’a güvenmeyi ifade eder. Tevekkülün esası sika’dır.…
MoreArapça, altın paranın üzerine basılan nakış ve yazı anlamına gelir. Mevlevi külahına da sikke denir. Döğme keçeden yapılan, yekpare, bal rengi yahut, beyaz, bir karış dört parmak uzunluğunda, içice geçmiş iki katlı…
MoreMevlevîlerin giydikleri sikkeye denir. Şerefli sikke anlamına gelir.…
MoreArapça-Farsça, sikke giyen demektir. Sikke giyenler hakkında kullanılır. Hakk’a îsâl eyleyen şehrâhı bul, Âlem-i kesrette vahdetgâhı bul. Sikke-pûş ol, zevk-i eyvallahı bul. Gel harîm-i aşka gir, dilhâhı bul. Mâsivâ’dan el çeküb Allah’ı…
MoreMevlevî tâbiri. Tarikate yeni giren nevniyâzın başına sikke giydirilirken yapılan duaya “sikke tekbiri” denir.…
MoreTokat. Allah’ın kahr sıfatları (el-Kahhâr, el-Cebbâr) ile tecellî etmesi. Hak sillesinin sadası yoktur. Bir vurdu mu hiç devası yoktur Ferid Kam…
MoreArapça, zincir demektir. Tasavvuf okullarındaki maneviyat öğretmenleri zinciri. Bu zincirin son halkası Hz. Muhammed Mustafa (s)’dır. Üveysîlerde, doğrudan doğruya Allah’dan feyz alınması münasebetiyle, silsile söz konusu değildir. içinde sâdât-ı kiram’dan (Hz. Peygamber…
MoreFarsça, gümüş demektir. Zahir ve bâtının tasfiyesi, bedeni ve ruhu arındırma.…
MoreMevlevi tâbiridir. Sikkenin üzerine, fakat destarın alt tarafına sarılan beze simid denir. Pamuktan yapılır, sarık bunun üzerine sarılır.…
MoreFarsça, otuz kuş demektir. Efsanevî Kâf Dağının ardında yaşayan, adı var kendi yok bir kuş. Allahü Ta’alâ’nın üfürdüğü insanî (ilâhî) ruhu, geldiği asıl vatanına (Kaf Dağı’nın ardına) dönecek, orayı aşacak otuz kabiliyetle…
MoreFarsça, kimya demektir. Bakırı altına çevirme hüneri, ilm-i Simya’yı mürşid-i Kâmiller bilirler. Onlar Allah’ın izniyle, değersiz bakır gibi olan insan nefsini, yirmi dört ayar altına (nefs-i kâmile’ye) dönüştürürler. Kötü ahlâkı, iyi ahlâka…
MoreHalvetî tasavvuf okulu kollarından olup, İbrahim b. Abdurrahmân el-Halvetî, yani Ümmî Sinan (ö. 976/1568) tarafından kurulmuştur.…
MoreSin, Türkçe’de mezar anlamına gelir. Büzür (doğrusu bizr olacak) de, Arapça tohum demektir. Bu şekilde, atasözünün anlamı “mezarda tohum bitmez” şeklinde olur. Erbab-ı tarikat, sır konuşulurken, yanlarında yabancı birisi varsa, bu atasözünü…
MoreFarsça, göğüs demektir. İlâhî ilim, ilim sıfatı Yüreği temiz kişilere “sine-saf” denir. Sineye çekmek, tahammül etmek, sabretmek anlamına gelir. On Muharrem’de şiîler, yaptıkları âyinlerde, göğüs ve sırtlarını döğerek kan akıtırlar. Bunu yapan…
MoreArapça bir şeyin hâlis olanı, asi, sır, kök vs. gibi anlamları olan “sır” kelimesinin çoğuludur. Tam olarak vuslata erme durumunda, sâlikin mahvolması. “Dostlarım kubbelerimin altındadırlar. Onları Ben’den başkası tanımaz”, kudsî hadisi ile,…
More: Arapça istisna edatıdır. “…. den başka” anlamında kullanılır. Ta’ayyünleri (belirmeleri) bakımından, a’yân’a denir.…
MoreFarsça olan bu kelime. Türkçe’de de aynı anlamda kullanılır. Kara. Zât-ı Hak. Karanlıkta, eşyalar birbirlerinden nasıl ayırt edilemezlerse, Hakk’ın idrâk üstü zâtında da, hiç bir şey birbirinden ayırt edilemez. Siyah-kârân: Kara iş…
MoreArapça, sûfî kelimesinin bozulmuş şekli. Samimi dindar kişilere sofu denirken, şekilci, ham tipli dindarlara da aynı tâbir kullanılır. Necip Fazıl merhumun özden mahrum, kırıcı, itici, çirkin yüzünde güzel İslâm’ı çirkinleştiren, dindar kılıklı…
MoreVefat etmiş biri konuşulurken, “Allah rahmet eylesin”, “ruhu şad olsun” gibi ifadeler kullanıldığı gibi “sizler bakî” sözü de kullanılır.…
MoreArapça, arkadaşlık yapmak, karşılıklı konuşmak vs. gibi anlamları olan bir kelime. Allah’a ulaştıran tasavvuf okullarının her biri, “hizmet” ve “sohbet” gibi iki temele dayanır. Bu ikisi, sâliki, maneviyat yüceliklerine ulaştıran vasıtadır. Sohbette,…
More